22 Ekim 2018 Pazartesi

Okudum: İstanbul Üç Şehrin Hikayesi (Bettany Hughes)



Adı: İstanbul Üç Şehrin Hikayesi
Yazar: Bettany Hughes
Orj Adı: Istanbul
Sayfa: 746 (+77 kaynakça)
Fiyat: 29 tl

Ne zamandır bakıp bakıp alamadığım kitaptı kendisi. Güzel bir indirimde denk getirdim neyse ki.
Söylemeliyim ki bu bir tarih kitabı. Roman gibi değil ama bildiğimiz sıkıcı ders kitapları gibi de değil. Ben 3 haftada bitirebildim ama vakit olsaydı daha kısa sürede de bitebilirdi tabii.

Başları biraz sıkıcı. İstanbul'un Byzantion olduğu zamanlar mesela. Olaylar çok uzak geliyor, isimler çoğu zaman Yunanca. Pek gözümüzde canlanmıyor. O zamanın İstanbul'undan eser olmayınca hayal alemi gibi geliyor insana.. (Bu kısımlar bana Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası'ndan tanıdık geldi biraz.)
1453 yılına kadar böyle yabancı film tadında akıyor olaylar. Fetihten sonra daha tanıdık olmaya başlıyor. Osmanlı yönetimi, diğer yönetimlerle ilişkiler, değişen padişahlar.. Sonra hüzünlü bir gerileme ve savaşlar. Ama tam olarak günümüze kadar getirmiyor. Atatürk'ün ilk Cumhurbaşkanı olduğu zamanlarda bitiriyor kitabı.
Günümüz İstanbul'undan kitap boyunca ara ara bahsediyor aslında. Kazılarda yapılan keşifler veya günümüzde değinen bir nokta veya dipnot şeklinde.  Kimi zaman yeriyor, kimi zaman da övüyor. Tam olarak bayıldığımı söyleyemem bu esere ama beğendim. Yazar anlatığı pek çok yeri gidip görmüş. Yaşayarak anlatışının sebebi bu olmalı. Dilini sevdim diyebilirim.

Başlıktaki 'üç şehir' ifadesine gelince: Eskinin Byzantion'u, bir zamanların Konstantinapolis'i ve günümüz İstanbul'u. Aslında bu şehrin bir çok ismi var. Ama yazar bu üçünü daha çok sevmiş olmalı.

*Tarih kitabı olduğu için kaynakça epey uzun. Kaynakçaya bakma lüzumu görmeyenler için de bol bol dipnot var. Kimi zaman sayfanın yarısını kaplayacak şekilde hem de :)

Ayrıca kapak tasarımını çok beğendim. Mavinin en güzel tonları. Kalınlığı da tabiri caizse tuğla gibi.



2 Ekim 2018 Salı

Okudum: Limit Yok (Alan Glynn)



Adı: Limit Yok
Yazar: Alan Glynn
Sayfa: 371

Bu kitabı alalı epey zaman oldu, o yüzden fiyatını hiç hatırlamıyorum. Arka kapağını okuyunca ilginç bir kurgu olduğunu düşünerek heyecanlanmıştım. Ama biraz vasat geldi bana. Olaylar tahmin ettiğim yönde gitmedi. Biraz da bu yüzden sıkılarak okudum. Sonunu da merak ettiğim için bırakamadım.

Eddie sıradan bir hayat yaşayan sıradan biri. Bir yayınevine yazarlık yapıyor ve hayatı öylesine yaşıyor. Bir gün kayınbiraderi ona bir hap veriyor ve Eddie'nin beyni zehir gibi çalışmaya başlıyor. Ama etkisi geçiçi bir hapmış. (Ben burada hayal kırıklığına uğradım. Sanki böyle 'Lucy' filmi gibi ummuştum. Neyse) Etkisi geçince kayınbiraderine tekrar uğruyor ve olaylar ters gidiyor. Adamı öldürüyorlar ama evdeki hap stoğunu Eddie buluyor ve kontrolsüzce başlıyor hapları yutmaya.

Beyni vızır vızır işlerken kendini borsaya veriyor ve aldığı her hisse yükseliyor, deli para kazanıyor. Ama daha çok kazanmak için bir tefeciye borçlanıyor ve o adam da Eddie'nin başına çok dert açacak. Bu sıralarda eski karısı Eddie'yi bu ilaç için uyarıyor. Daha önce kullanıp da ölenler olmuş, onları anlatıyor. Eddie haplara ara verince vücudu kötü tepkiler vermeye başlıyor. Sonrasında daha fazla doz alıyor. Stoğunu hızla tüketirken büyük şirket sahipleriyle ilişkileri artıyor ve büyük anlaşmalara girişiyor. İşler ters gittiğinde hapları bitiyor ve öleceğini bilerek kaçıyor oralardan.
Son satırlarını yazıp da ölürken, üzüldüm Eddie'ye. Yazar ben olsaydım, o karaktere bir kıyak geçerdim, en azından öldürmezdim.

Neyse, bu da böyle acıklı bir hikaye işte. Biraz açgözlülük, biraz umursamazlık, biraz dikkatsizlik vs.

*Filmini de izledim. Kitaba oldukça benzetmişler ama daha tatlı bir son ayarlanmış. Öyle daha keyifli olmuş bence.