31 Temmuz 2021 Cumartesi

Okudum: İnsanlık Deneyi (Erbuğ Kaya)



Adı: İnsanlık Deneyi
Yazar: Erbuğ Kaya
Sayfa: 160
Fiyat: 16,20 tl

Bu yazardan ilk defa okuyorum. Açık söyleyeyim kitabın başında acayip sıkıldım. Issız bir koyda yaşayan gizemli bir adamın evine bir gün silahlı biri geliyor ve adam onu oturtuyor karşısına. Sana önce bi geçmişimi anlatayım diye bir başlıyor. Dur dur ortadan olmaz önce çocukluğu anlatayım, yanına da bir rakı açalım diye. Cidden böyle bir giriş. 

Bıraksam mı diye düşünürken, yorumlarına bakayım dedim. Bayılanı çok, 1000kitap'ta 9 puanı var, ben mi havamda değilim dedim zorlanıp okumaya devam ettim.

Ana karakter, geçmişini anlatan şu adam, adı Bekir. Kapaktaki eski otobüsü mekan edinen küçük bir arkadaş grubuyla büyüyor. Yakıcı aşklar, ihanetler, çok ileri teknolojili bir yaşam, kodlar, projeler.. Bekir'in yapay zeka projesi başladığında kitap hızlanıyor. Ondan sonra merak etmeye başladım ben. Yoksa ergenlerin sevgili değiştirmeleri, ölüp ölüp bitmeleri beni sarmıyor. Neyse bir yapay zeka geliştiriyorlar. Amaç; her şeyi o yapsın, insanlar sadece sanatla hobilerle uğraşsın. Tabii kendi kendine düşünüp karar veren bir yapının, neler yapabileceğini kestiremezsin. Bu yapay zeka, insan olmak istiyor. Bir bedene bürünmek istiyor. İşte burası ve sonrası heyecanlı.

Hala bırakmadan okuyanlar içinde şaşırtıcı bir son bekliyor olacak.

*O kadar ileri teknolojili gelecek kurgusunun arasında aşırı bir nostalji özlemi konulmuş. Plaklar vs. Ben nostalji sevmediğimden, çok sıkıldım buralarda..

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

29 Temmuz 2021 Perşembe

Okudum: Hilebaz Büyücü (Sebastien de Castell)

 



Adı: Hilebaz Büyücü
Orj. Adı: Spellslinger
Yazar: Sebastien de Castell
Sayfa: 442

2-3 yıl önce D&R'da gezerken görmüştüm bu kitabı. Kabı ve konusu ilgimi çekmişti. Aldıktan sonra okumayıp birine ödünç verdim, geri gelmesi de 1-2 yılı buldu. Tek parça geldiğine dua ediyorum.

Baştan söyleyeyim seriymiş bu. 6 kitaplıkmış, dilimize sadece ilk kitabı çevirmişler. Diğerleri yok. Çevrilir mi, belirsiz. Seri olduğu için kitap biraz yavaş ilerliyor. Çok ayrıntılı değil, karakter açısından kalabalık da değil. Zaten kapaktaki 2 kişi yoğunlukta. 

Erkek olan Kellen. Güçlü bir büyücü ailesinin oğlu. Bu dünyada çocuklar 16 yaşında bir büyü sınavına giriyorlar ve geçerlerse iyi bir büyücü olma yolunda ilerliyorlar. Geçemeyenler de büyücülerin hizmetkarı oluyor ya da madenlerde çalışıyorlar. Bu büyülü dünyanın ayrıntılarını ve geçmişini okudukça öğreniyoruz, çok karışık değil.

Kadın karakter de Ferius Parfax. Oldukça gizemli ve ilginç biri. Aslında en çok Ferius'u sevdim bu kitapta. Belki gizemli olduğu için, belki de kendinden emin olduğu için, bilemiyorum. Kapağın iskambil kartı gibi çizilmesinin de sebebi var. Ferius bir gezgin. Yanında bu tarz kart desteleri taşıyor. Aslında kadın, bir büyücü değil daha çok falcı gibi anılıyor ama gizemli. Gittiği yerlerde yeni kart çizimleri yapıyor ve o yerin geleceğinin belirlenmesinde önemi var bu çizimlerin.

Kellen'in omzundaki çirkin şey ise bir sincap kedisi. Kellen'in halkı arasında bu kediler lanetli. Isırdığı büyücüyü büyü gücünden ediyor. Ama türünün yüzyıllar önce yok olduğu biliniyordu. Bir gün bu kedi ortaya çıkacak ve Kellen'in hayatını kurtaracak. Kedi ısırdığı kişilerle konuşabiliyor. Biraz ukala, pazarlıkçı ve son derece huysuz :)

Peki bu kitaptaki asıl konu ne? Kellen'in büyü gücü hızla düşerken, belirleyici sınavlar yaklaşmıştır ve o esnada bu halkın başındaki yöneteci diyeyim, prens ölmüştür. Onun yerine birinin seçilmesi gerekir. Seçilecek kişi büyük ihtimal Kellen'in babasıdır ama adamın büyük rakibi var ve bu rakibin oğluyla Kellen hiç anlaşamıyorlar. Tam da bu karmaşada Ferius gelip Kellen'i ölümden döndürecek ve asıl o zaman ortalık şenlenecek.
Keşke devamı da çevrilseymiş. Kellen'in gelişimini ve Ferius'un daha neler yapabileceğini merak ediyorum doğrusu.

*İskambil destesi benzetmemi Tarot gibi de düşünebiliriz. Çizimlerdeki ayrıntılar önemli olduğu için. Zaten kitabın içinde de birkaç büyük çizim var.

*Yazarın bu seri dışında başka kitapları da varmış. Tabii onlar da çevrilmemiş :(

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

21 Temmuz 2021 Çarşamba

Okudum: Salgın 34 (Melis Büyükplevne)

 



Adı: Salgın 34
Yazar: Melis Büyükplevne
Sayfa: 184
Fiyat: 17,75 tl

Bu kitaba nerede rastladım, nereden aldım hiç hatırlamıyorum. Konusu ilgimi çekmiş olmalı. Sayfa sayısı kısa bunu farketmemişim sanırım, kısa olunca ayrıntı da az oluyor, olaylar da. Öyle de oldu. Kendi içinde sürükleyici ama tam doyurmayan bir eser.

Olay İstanbul'da geçiyor, kapaktan da anlaşılacağı üzere. Ama okurken hemen şehirden bahsetmiyor. Uzunca bir süre sonra geçiyor İstanbul adı. Kitabın hemen başında yayılıyor virüs. İnsanlar tuhaf canavarlar görüp bayılıyorlar, bazıları salgına yakalanmıyor ama toplumun büyük kısmı yakalanıyor ve zombiye dönüşüyorlar. Bildiğimiz zombi gibi değil de biraz daha kafası çalışan cinsten. 

Ana karakter Ozan sanırım ama diğerlerinden öne çıkmıyor pek, onlarla eşit önemde gibi. Ozan bu salgın başında sevgilisiyle ve kızın bir iş arkadaşıyla bir koşuşturmacaya giriyor. Zamanla yolları birkaç karakterle kesişiyor ve küçük bir ekibe dönüşüyorlar. Bu ekip sürekli yolculuk ve kaçış halinde. Buralarda bazı hatalar var. Mesela kimsenin telefonunun şarjı bitmiyor. Kimse gittiği yolu ve varış yerini bilmiyor. Hemen kayboluyorlar ve hemen de birileri ölüyor. Çok sıkıştıklarında hemen bir yardım görüyorlar ya da sığınacak bir yer buluyorlar..

Neyse hataları bir kenara bırakırsak, sonlara doğru şaşırtıcı şeyler olacak. Ama dediğim gibi kısa bir kitap ve ayrıntısı az. Yani karakter derinliği, etrafın betimlemesi, mevsim vs bunlar hafif düzeyde. Haliyle hızlı okunuyor ve çabuk bitiyor. Sevdim mi, bilemiyorum.

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

19 Temmuz 2021 Pazartesi

Okudum: Kabil'in İşareti (Tom Knox)

 



Adı: Kabil'in İşareti
Orj. Adı: The Marks of Cain
Yazar: Tom Knox
Sayfa: 447
Fiyat: 20,3 tl

Tom Knox'tan daha önce Yaratılış Sırrı'nı okumuştum. Dehşet verici olsa da sürükleyiciydi. Kabil'in İşareti de aynı şekilde, korku gibi değil de vahşet diyebilirim. Bazı rahatsız edici sahneler var ama inadına sürükleyici. Ne olacak diye merak ederek hızla, heyecanla okudum. Ama bu yazardan bu kadar yeter bana. Daha birkaç kitabı varmış daa okumayacağım.

Olay birkaç koldan ilerliyor. Ana karakter David. Anne-babasını erken yaşta kaybediyor ve sadece büyükbabası kalıyor akraba olarak. O da yaşlılıktan ölmek üzereyken David'e garip bir miras bırakıyor. 2 milyon dolar ve bir harita. Harita bir defineyi göstermiyor. David bu haritayla kendi kökenlerini öğrenecek, zira geçmişe dair neredeyse hiçbir şey bilmeden büyümüş. Kendini yarı İspanyol zannetse de macera ilerledikçe öyle olmadığını görecek. Şoktan şoka girecek desek yeri.

Diğer tarafta bir gazeteci var. Tuhaf bir cinayetin haberini yaparken yeni cinayetlere de tanık olacak ve bunların arasındaki ilişkiyi keşfedecek. Burada polis-dedektifleri zayıf buldum. Sadece gazeteci çözüyor sanki olayları. Polisler çok da uğraşmıyorlar. Neyse bu gazeteci, adı Simon, ailesinin de tehlikeye gireceği işlere bulaşacak. O da karmaşık bir maceraya atılacak ve yolları David ile kesişecek.

Kitabın ana ilerleyişi bu iki kişi üzerinden. Yan karakterlere girmeyeceğim. İşin macera kısmıyla ilgilensem de kitapta ayrıntılı bilgiler de var. Basklar, Cagotlar, Naziler, kiliseler, insanın evrimi gibi pek çok konuda hem tarihi hem de bilimsel açıklamalar mevcut. Ayrıca bu maceralı koşuşturma içinde pek çok ülkeye de girip çıkacaklar, sadece Avrupa değil Afrika'ya da uzanacak hikayenin ucu. 

Heyecanı bol bir okumaydı. Kanlı ve ürpertici cinayetler/saldırılar biraz daha hafifletilebilirmiş aslında, uykularım kaçmadı belki ama bu kitabı benden başka okuyanlar da oldu ve onlar daha olumsuz etkilendiler.  

*Kabil'in İşareti ne peki? Öyle bariz bir şey değil aslında. Biraz daha yaratılışı sorgulamak olarak bakıyor yazar olaya. Zaten okuduğum öbür kitabında da yaratılışa farklı bakış açısı getirmişti. İsteyen istediğine inanmakta özgür..

*Yazarı Dan Brown'a benzetmişler pek çok yerde. Dan Brown'a ayıp etmesinler, onun kitaplarında bu kadar vahşet yoktu. Tamam film gibi bir anlatım var ama ben bu benzetmeyi pek uygun görmüyorum. 

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

15 Temmuz 2021 Perşembe

Okudum: Replika13 (Jay Kristoff)

 



Adı: Replika13
Orj. Adı: Life L1k3
Yazar: Jay Kristoff
Sayfa: 413
Fiyat: 21 tl

Bu kitabı çok aradım. Sadece ciltli satılıyor ve çok pahalı. Pegasus'un Trendyol'daki güzel indirimini yakalayıp aldım. Tek kitap diye umuyordum ama devamı olacakmış gibi bitti. Zamanla göreceğiz.

Yazarı Illuminae serisinden biliyordum, komikli bir anlatımı vardı, Replika13'te de öyle. Yer yer güldürüyor. Karakterleri hoşuma gitti. Büyük çoğunluk ergen olsa da muhabbetleri veya kaprisleri beni germedi. Özellikle olayların çok karıştığı anlarda hoş espriler vardı. Ortalığı şenlendiren bir de tatlış robot va kiiiı adı Çekirge, onu çok sevdim :)

Uzak bir gelecekte robotların tam olarak dünyayı ele geçiremediği bir zamanda bir kızla başlıyoruz. Adı Eve, robotları tamir edip onları diğer robotlarla dövüştürerek para kazanmanın derdinde. Hasta büyükbabasına ilaç almak tek amacı. Böyle bir ortamda başlıyoruz ama kızın geçmişini kendisi bile tam bilmiyor. Bir gün bir dövüş sırasında dev bir robotu kuvvetli bir çığlıkla durdurunca herkes bu kızın peşine düşecek. O da kaçmaya çalışırken yüzleri tanıdık gelen birkaç insansı robotla karşılaşacak ama kim olduklarını hatırlamayacak. Birisi başına vurunca bazı anılarını hatırlayacak ve hayatındaki yalanlarla yüzleşmeye başlayacak.

Bundan sonrasını anlatmayacağım, zaten arka kapak da baya ayrıntı veriyor. Ana karakter Eve'in etrafında gelişecek her şey. Kız tüm anılarını tek bir bölümde hatırlamıyor. Geçmişini parça parça öğrenecek ve her anı onu derinden sarsacak. Tabii bu süreçte insansı robotlar nasıl yapılmış, her şey çığrından nasıl çıkmış, bunları da okuyarak öğreneceğiz. 

Ben sevdim. Son derece sürükleyiciydi, anlatımını da beğendim. Ama bazı yazım hataları vardı, hatta birkaç yerde karakterin adı yanlış yazılmış, birkaç yerde eksik kelimeler de vardı. Ben kendimce tamamladım, olayı anlayamayacak kadar rahatsız edici değildi ama bu yayınevinde de böyle tatsızlıklar olmasın yani :/

Kitabın dış kabı çok havalı da içi çok demode. Dıştaki göz tasviri önemli.

*Neden Replika13? Bunu kitabın sonunda çok net bir şekilde anlayacağız. Oralar epey şaşırtıcı..


* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

11 Temmuz 2021 Pazar

Okudum: Kayıp Tanrılar Ülkesi (Ahmet Ümit)



Adı: Kayıp Tanrılar Ülkesi
Yazar: Ahmet Ümit
Sayfa: 502

Bir süredir okumayı istediğim bir kitaptı. Doğum günü hediyesi olarak almışlar, çook mutlu oldum. Okuma sırasını boşverip başladım hemen :)

Olay Almanya'da geçiyor. Cemal adında bir Türk öldürülüyor, cinayet sahnesi epey ayrıntılı. Adamın kalbini çıkarıp eline koymuşlar ve yanındaki duvarda Zeus resmi var. Yani cinayetin bir ucu Yunan mitolojisine dokunuyor. Olayı çözecek polis ekibinin başında bir Türk var, adı Yıldız. Yıldız Almanya'da doğmuş, ailesi Türk. Onun da geçmişi yer yer anlatılacak. Zaten kitap uzun ve boy olarak da büyük. Oldukça uzun soluklu bir roman bu.

Kitapta pek çok karakter var. Cinayeti araştırırken Cemal'in ailesi ve aile içindeki kavgalar ele alınacak. Başta anlam veremedim adamın ailesini bu kadar didiklemelerine. Ama olay onlar üzerine kuruluymuş. Okudukça anlıyoruz. 

Bölüm aralarında Zeus'un hikayesi var. Taa en başından anlatıyor. Dünyanın oluşumunda :) Yunan Mitolojisini hiç bilmeyenleri sıkmaz belki ama benim gibi az biraz bilenleri  biraz sıkabilir bu bölümler. Yine de atlamadım. Hepsini okudum. Kitap güzel, sürükleyici. Katili hemen bulamıyorlar, işler karışıyor epey. Kendimce tahminlerim vardı ama herkes hem masum hem de katilmiş geliyor. Hep bir şüphe..

Kitabın sonlarına doğru çok tanıdık biri dahil olacak. Onu görmek bile mutlu edecek bizi.

* Yazarın eski eserlerinden Patasana'nın akışına benzettim ben bu kitabı. Onda da aralarda farklı tarihsel bölümler vardı.

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

3 Temmuz 2021 Cumartesi

Okudum: Tutsak, Yolcu, Sahte (Erin Bowman)



Adı: Tutsak
Orj. Adı: Taken
Yazar: Erin Bowman
Sayfa: 351
Fiyat: 20,5 tl

Yazarın Salgın ve Bağışıklık kitaplarını okuyup çok beğenmiştim. Bu serisini de Trendyol'da gördüm, ilgi çekici bir konusu var ama tamamen özgün değil. Birkaç seriye benzerlikleri olsa da işlenişi güzel. Merak ettiriyor.

Duvarların arasında bir yaşamla başlıyor. Geçmiş pek bilinmiyor. Burada erkekler 18'ini geçemiyor. Ölüyorlar mı o da bilinmiyor. 18. doğum günlerinde, ortadan kayboluyorlar. Haliyle kadın sayısı çok fazla ve nüfusun devamı için evlilik değil de eşleştirme ve çocuk yapma üzerine bir düzen kurulmuş. 

Ana karakterimiz Gray adında bir erkek. Abisi 18'inde ortadan yok olunca Gray oradan kaçmanın yollarını arıyor. Sevdiği bir kız var, Emma. Emma ona yüz vermiyor. Bir şekilde anlaşıp eşleşiyorlar ama Emma'nın karakterin çok beğenmedim. Kitabın sonlarına doğru gelişen olaylar etkiledi tabii beni Emma konusunda.

Gray oradan kaçmayı başaracak ve içinde bulunduğu ortamın büyük bir deneyden ibaret olduğunu öğrenecek. Tabii burada kimlere güveneceğini de iyi seçmeli. Bazı karakterler tabii ki ölecek. Kitabın sonlarına doğru bu deney hakkında bir şey öğrenecekler ve bir yolculuğa başlayacaklar.

Genel olarak sürükleyici bir anlatımı olsa da benim isteksizliğim yüzünden 15 günde bitirebildim. Karakterlerin çoğunun 15-25 yaş arası olması sebebiyle tavırlar haliyle ergenlik yüklü, o yüzden sinirlenmeden okunmalı..

*Bir yerlerde hastalık salınacak sivil halka. Yazarın kurgularını virüslere dayandırması sıkıcı olmaz umarım, ilerleyen süreçte.
**Benzer serileri söyleyeyim: 
    Duvar içinde yaşam - Labirent (Maze Runner), 
    Virüs ve aşı muhabbeti - yazarın Salgın kitabı,  
    Yaşamın bittiği bir yerde yaşam belirtileri - Açlık Oyunları (13. Mıntıka)
    Neden bilmiyorum, Uyumsuz (Divergent) serisine de benzettim. 




Adı: Yolcu
Orj. Adı: Frozen
Yazar: Erin Bowman
Sayfa: 351
Fiyat: 20,5 tl

İlk kitabın sonunda Gray, isyancılardan bir ekiple yolculuğa çıkmıştı. Hayatın bittiği bir deney grubuna doğru. Orada yaşayanlar olduğunu düşünüyorlar, yeraltında. Sevimsiz bir kadın uyarıyor bu ekibi. Vahşidir o insanlar diye, kadını takan olmuyor. Kadın haklı çıkıyor valla. Sadece vahşi olsalar neyse de büyük cahillik var bir de. Konuşmaları da değişmiş, dilimize biraz komik çevirmişler. Ara ara gülümsetiyor.

Şimdi bu vahşilere varana kadar arada epey maceralı bir yolculuk yaşıyorlar. Zaman zaman Birlik elemanlarına yakalanıyorlar. Her zorluktan sonra birkaç kişi ölüyor maalesef. Vahşilerle başa çıkmayacaklar epey bir süre. Sonrasında biraz mucize olacak kurtuluşları. Asıl isyancılarla birleşecekler diyeyim.

Bu kadar hengamenin arasında Frank'in Sahte'leri de çokça kafa karıştıracak. Adam bildiğin insan kopyalıyor, oldukça da başarılı. Bazısının Sahte olduğunu çook geç anlıyorlar. O kadar iyi gizliyor onlar kendilerini. Asıl 3. kitaptaki Sahte'yi merak ediyorum ben. Bir ters köşe varmış. Beni çok şaşırtması lazım yoksa seri vasatın bir tık üzerinde ilerliyor. Özellikle Gray'in 2 kız arasındaki med-ceziri beni fena baydı. 2 kişiyi de çok sevemezsin, biri daha özeldir. Onu seçmen gerekir. Gray'e neden bu kadar kararsızlık yüklemiş yazar, anlamıyorum. Ergense ergen, bu tutarsızlığı 3. kitapta da devam ederse çok sıkılırım bak.

*Kitabın orijinal adının, kitabın içeriğiyle alakası var mı anlayamadım. Donmakla ilgili bir konu işlenmedi, donarak ölen yok. Tamam bi ara denize düşüp titrediler epey ama kitap ismi olacak kadar da üzerinde durulmadı sanki. Neyse..




Adı: Sahte
Orj. Adı: Forged
Yazar: Erin Bowman
Sayfa: 366
Fiyat: 20,5 tl

Son kitabı da yine 2 haftada okuyabildim. Konuyu bilsem de nerede kaldığımı çoğu kez hatırlamıyordum, okurken anlaşılıyor neyse ki..

Direkt amacı söyleyeyim, yönetimi devirmek. Burada yönetim Frank oluyor. Zaten distopyaların çoğunda otoriteye başkaldırı oluyor, burada da böyle. Ama seriyi yermek için söylemiyorum. Benden kaynaklı olarak hızlı okuyamadım ve kendimi çok kaptıramadım. Yoksa güzel ve akıcı bir seri olduğunu düşünüyorum.

Evet Frank'i devirecekler ama aldıkları yollar ve riskler önemli. Kimin Sahte'sinin üretildiğini bilmiyorlar ve tam bir güvensizlik hakim. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere pek çok Sahte çıkacak karşılarına. Bazen şaşırtacak bizi. Bazı sevimli karakterler ansızın ölecek. Türlü stratejilerle girecekler şehre. Ayrıntıya girmeyeceğim. Keşke tam anlamıyla tadına vararak okuyabilseydim. Böyle biraz yavan oldu benim için.

*Kitabın orijinal adının da bir manasını bulamadım. Demir dövmek gibi bir anlamı çıkıyor çevirince ama Sahte ismi tam uymuş..

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He