29 Temmuz 2017 Cumartesi

Okudum: Uçuş 345 (Cenk Kayakuş)




Adı: Uçuş 345
Yazar: Cenk Kayakuş
Sayfa: 383
Fiyat: 13 tl

Başrolde Hakan Geda olur da macera güzel olmaz mı :) Çok akıcı ve sürükleyici. Beğendim.

1975'te İzmir'den İstanbul'a giden bir uçak, elektrik kesintisi sebebiyle piste inemez. İner ama hemen kalkmak zorunda kalır, yolu göremediği için. Havada bir tur atarken işler ters gider ve uçak Marmara Denizi'ne düşer. İçindeki yolcularla birlikte sulara gömülür. Kazadan sadece bir kişi kurtulur: Dieter Ihler. Alman bir gazetecidir, araştırdığı önemli bir konu hakkındaki belgeleri su geçirmez çantasındadır. Uçak suya gömülünce çanta orada kalır. 40 yıl sonra birileri çıkarana kadar. Kimin çıkaracağını söylememe gerek yok :)

Avrupa'da zengin bir silah tüccarı, yıllardır savaş silahı koleksiyonu yapmaktadır. Koleksiyondaki en önemli parça Attila'nın mezarıdır. Onu da Kıbrıs Barış Harekatı sırasında keşfetmişlerdir. Herkesten gizlice Avrupa'ya kaçırmıştır. Zaten Dieter Ihler'i de bu yüzden ortadan kaldırmak isterler. Her şeyi bildiği için.

Dieter yıllarca saklanır ama 40 yıl sonra ortaya çıkar ve uçak pistinin elektriğini kesenlerin bant kaydını bulur. Sonra bu kaydı, kazada ölenlerin akrabalarına yollamaya başlar. Topkapı Sarayı'nın müdürüne de bir kaset gönderir. Müdür, dolaylı olarak Hakan'la tanışır ve olay Hakan'ın ilgi alanına girer. Sonrası soluksuz bir macera..

26 Temmuz 2017 Çarşamba

Okudum: Piri Reis'in Sırrı (Cenk Kayakuş)



Adı: Piri Reis'in Sırrı
Yazar: Cenk Kayakuş
Sayfa: 395
Fiyat: 13 tl

Yazarın Av isimli kitabını okuyup çok beğenmiştim. Bunu da beğeneceğimi umarak aldım, iyi ki de almışım. Kitap çok hızlı akıyor, anlatım, karakterler, mekan, olay.. Hemen sarıyor konusu. Kendimizi hızla akan bir maceranın, koşuşturmacanın içinde buluyoruz. Bu yönden sevdim.
Yine Hakan Geda var başrolde. Bu adamın başına gelenler hiç bitmeyecek. :)

Piri Reis, zamanında bir kuşatma sırasında bir hazine haritası bulur. Ama hazineyi göremeden idam edilir ve manevi oğluna devreder bu işi. Oğlu da Kilitbahir'de bir duvara gizler haritayı ve Piri Reis'in notlarını. Bir restorasyon sırasında bunlar ortaya çıkarılır. Tam araştırmacılar bununla ilgilenirken işin içine kötü kimseler de karışır.
Konuyu bilen tarihçiyi kaçırırlar. Malum ada Singapur açıklarında bir yerdedir. Tarihçi kaçırılınca Hakan da bir şekilde olayın içinde bulur kendini. Birkaç yakın arkadaşıyla bir ekip kurup, tarihçinin peşine düşer. Deniz yolculuğunda işler ters gider. Büyük bir fırtına da tekneleri bozulur ve tarihçiyi kaçıran adamla karşılaşırlar. Aynı zamanda korsanlarla..
Somalili korsanlar da tüm bunlardan ayrı bir şekilde bir transatlantiği kaçırıp, malum adaya getirirler. Gemideki bin kişiyi mağarada çalıştırırlar. Hakan'ın yolu, denizde kaybolduklarında tesadüfen bu adaya düşer ve olaylar gelişir :)
Çoğunu anlattım, gerisini de merak eden okusun artık :)

20 Temmuz 2017 Perşembe

Okudum: Shantaram (Gregory David Roberts)



Adı: Shantaram
Yazar: Gregory David Roberts
Sayfa: 842

Aşırı uzun bir kitap. Çok bol vaktiniz yoksa hiç başlamayın.

Avustralya'da hapisten kaçan bir adamın yolu Hindistan'a düşer. Orada daha otobüsten indiği anda bir tur rehberiyle arkadaş olur. Adamın adı Prabaker. Çok iyi biridir ve bizim kaçağa baya yardım eder. İlk bir ay Bombay şehrini tanırlar. Gezilecek görülecek ne varsa. Gezerken Karla'ya denk gelir ve kaçağımız aşık olur. Karla ve arkadaşlarıyla takılmaya başlar. Ama Karla gizemli bir kadındır ve kitabın sonuna kadar onunla, kedinin fareyle oynadığı gibi oynar. (Karla'yı bu açıdan sevemedim)
Kaçağımızın bir sürü takma adı var ama Bombay sokaklarında ona Lin deniyor. Bir aylık süre dolunca Prabaker onu şehrin karanlık yerlerine de götürüyor. Sonra da kendi köyüne götürüyor. Orada birkaç ay kalıp dönüyorlar. Oranın dillerini öğreniyor Lin. (köyde ona Shantaram adını veriyorlar. Sakin adam demekmiş) Ama dönüş yolunda soyuluyor ve parasız kalıyor.
Gecekonduya taşınıyor, orada ilk yardım bilgisiyle fakirlere doktorluk yapıyor. Bu aralarda şehrin önemli bir mafya babasıyla tanışıyor ve onunla çalışmaya başlıyor. Gittikçe bağlanıyor adama. Sonra onu Afganistan'daki savaşa götürüyorlar. Mafya babası orada ölüyor ve Bombay'a dönüp onun işlerini yapmaya devam ediyor.
Savaşa kadar kitap çok eğlenceli ve sürükleyici. Sonrası sıkıcı. Atlaya atlaya okudum. sonu da iç açıcı değil. Öylece bitiyor kitap.

12 Temmuz 2017 Çarşamba

Okudum: Esrarengiz Kelimeler (Almila Aydın)



Adı: Esrarengiz Kelimeler
Yazar: Almila Aydın
Fiyat: 12 tl
Sayfa: 224

Kitabın kapağı çok hoşuma gitmişti, bir de adı. Ama ciltli gelmesi daha da güzel oldu :)
Kitap ortaokul düzeyindeki çocuklara yönelik hazırlanmış. Zaten ana karakterleri de bu yaş grubundaki çocuklardan oluşuyor. Arada bu tarz okumayı seviyorum. Sıkmadı beni, 2 günde bitirdim. Akıcı ve güzel bir anlatımı var. Kitaplar, yazarlar ve kitap konuları hakkında aslında alttan altta eğitici bir kitap olduğunu söyleyebilirim. İçinde rahatsız edici hiçbir içerik yok. Rahatla okunabilir.

Kitap okumayı sevmeyen Mert, sıkıcı bir ödevi için kütüphaneye gider ve orada biriyle çarpışır. Yere düşen kitaplar karışır. Kitaplarını kütüphaneye teslim ederken, birinin oraya ait olmadığı anlaşılır ve o yabancı kitap Mert'in elinde kalır. Kitabın ismi yoktur ve Mert okumayı sevmeyen bir öğrencidir.
Kitabın üzerindeki kayıt numarasından İdil'e ulaşır. İdil tam bir kitap kurdudur ve Mert'e yardım eder. İsimsiz kitap ipuçlarıyla doludur ve zamanla 4 kişi olurlar. Her birinin ipuçlarını çözmede katkısı olur ve oradan oraya koşarak hareketli birkaç hafta geçirirler. Tabii ki bu arada dostlukları gelişir ve bilgileri de.
Eğlenceli bir macera, sonu ise ummadığımız bir yere çıkıyor. Daha doğrusu kitabın başında okuduğumuz ama çocukları takip ederken unuttuğumuz bir şeye bağlanıyor olay :)

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Okudum: Nemesis (Jo Nesbo)



Adı: Nemesis
Yazar: Jo Nesbo
Sayfa: 516
Fiyat: 10 tl

Polisiye cinayet konulu olduğu için aldım. Ama aşırı uzun bir kitapmış. Çok ayrıntılı ve sürekli şaşırtan bir cinayet-banka soygunu örgüsü var. Aslında konusuna güzel diyebilirim ama kitap elimde çok süründü. Sürükleyici gelmedi bana. Neredeyse 1 haftada okuyabildim. Sayfa sayısı çok, benim işlerim vardı bir de bölüm sonları çok çabuk geliyor. Sürekli akışı bölüyor bu da. Her 2 sayfa da bölüm bitiyor ve başka karakterden devam ediyor anlatıma. Bu da ayrıca yorucu işte. Belli bir akışta gitmiyor olay.
Her karakterin geçmişine gidip, neler yaşadığı ayrıntılı anlatılıyor. Çoğu gereksizdi bence bu ayrıntıların. Sıktı da zaten. Yer isimleri Norveç dilinde olduğundan uzun ve karışık, bu da akılda tutmayı zorlaştırıyor. Bir süre sonra da amaan deyip isimleri atlayarak okudum..

Kar maskeli bir adam bir bankayı soyar. Bu sırada bankada çalışan bir kadını öldürür ve kaçar. Olayı videodan defalarca izlerler ama adamı bulamazlar. Olaya bakan polis ekibi hem hırsızlık hem de cinayet bürodur. Toplantılardaki karmaşayı düşünün artık. Tanıklarla konuştukça ve etraftaki kamera kayıtlarını izledikçe olayın sadece bir banka soygunundan ibaret olmadığı anlaşılır. Bir de olayla ilgilenen polisin eski sevgilisi öldürülür tam da soygun zamanı. O da işleri epey karıştırır.
Kitabın adıyla konunun ne alakası var? Ölen kadının yaptığı son resme verdiği ad: Nemesis. İntikam tanrıçası galiba. Kadın da zaten eski sevgililerinden intikam almak için vurmuş kendini. Çok sonra anlaşılacak bunlar. Bence okumayın. Daha güzel kitaplar da var etrafta.