26 Kasım 2018 Pazartesi

Okudum: Hayat Oyunu Serisi - Oyun Ustası, Oyun Bozan, Hayat Oyunu (James Dashner)



Adı: Oyun Ustası
Yazar: James Dashner
Orj. Adı: The Eye of Minds
Sayfa: 304
Fiyat: 16 tl

Labirent serisinin yazarından, güzel olacağını umarak aldım. İlk kitap fena değil şimdilik, diğerlerinde olay nasıl ilerleyecek merak ediyorum.

Sanal ortam üzerinden oynanan bir oyun var, adı Sanal Ağ. Kişiler gerçek yaşamlarında bu oyun için üretilmiş tabutlara girip oyuna bu şekilde bağlanıyorlar. Oyunun içinde yaşadıkları her şey bu tabut tarafından onlara hissettiriliyor. Olur da oyunda ölen olursa, hop tabutuna geri dönüyor ve biraz dinlenip tekrar oyuna girebiliyorlar.
Oyun deyince sanki levelleri olan yarışma tadında bir oyunmuş gibi geliyor akla ama değil, son derece gerçek bir dünya kurulmuş, oyun içinde oyunlar var, hatta oyundan hiç çıkmayanlar. Normal sokaklarda bile dolaşıp yemek yiyebiliyorlar mesela ve kimse kimseyi tanımıyor. Eğer programlamadan anlıyorlarsa, gözlerini biraz kapatıp, kodlarda oynamalar yapıp oyun içinde ufak tefek hileler ve değişiklikler yapılabiliyor ayrıca.
Buraya kadar hoş bir düzen var ama zaman içinde bazı oyuncular nam salıyor. Önemli oyunculardan biri hiç hesapta yokken kayboluyor, Kaine ise diğer oyunların ve de gerçek dünyanın kabusu olmaya çalışıyor.
Sıradan bir oyuncu olan Michael'a, Kaine'i bulma görevi veriliyor ajanlar tarafından. Onu bulmasını istiyorlar ama Kaine kolay bulunacak biri değil. Adamın korkunç tuzakları var ve her şeyi duyup görebiliyor. Michael ve 2 arkadaşı oyun içinde belli kimselere ulaşıp ipuçları toplayarak Kaine'in peşine düşecek ve ölmemeye çalışacaklar. Gittikleri yol daha önce gezdikleri yerlerden çok farklı olacak ve korkunç deneyimler yaşayacaklar.

Kitap ilginç bir yerde bitti. Kaine bulundu evet, ama şaşırtıcı olan bu değildi. Kaine'nin amacı ve bundan sonrası..




Adı: Oyun Bozan
Yazar: James Dashner
Orj. Adı: The Rule of Thoughts
Sayfa: 318
Fiyat: 16 tl

Kitap ilginç bir şekilde başlıyor. Michael son anda oyundan uyanıyor ve her zamanki gibi tabuttan çıkıyor. Bu sefer oyunda çok uzun süre kaldığı için sersem durumda ama bastığı halısı çok farklı geliyor. Sonra odası, sonra ev. Hiçbiri ona ait değil. Hatta aynada gördüğü kendisi bile yabancı.
Sonra anlıyor ki Kaine onu bir başkasının bedenine aktarmış, Jackson adında sıradan birine. O çocuğun zihnine ne olmuş bilemiyoruz ama o artık Michael ve daha da tuhaf olanı Michael aslında hiç insan olmadığını öğreniyor. O aslında üç-beş kod satırından ibaret bir deneymiş, bir Tanjant. Kaine'nin asıl amacı da gerçek bedenlere kendi ürettiği programları yüklemekmiş. Michael ilk denekmiş ve başarılı da olmuş. Devamı da geliyor tabii ki..
Michael'ın tüm bunları öğrenmesi bir anda olmuyor ve geçmişinin tamamen gerçek dışı olmasının nasıl bir şey olduğunu derinden hissediyor. Kitap bitene kadar ailesini, bakıcısı Helga'yı hep özlüyor. Onların gerçek olmadığına inanamıyor. Yazar buradaki duyguları güzel aktarıyor, ben bile üzüldüm Michael'ın düştüğü duruma.
Neyse ki bir süre sonra Sarah ve Bryson'ı buluyor ama başları dertten hiç kurtulmuyor. Ajan Weber bu üçlünün peşini bırakır mı, onlara yine görevler veriyor. Sanal Ağ'a yine dalıyorlar ama bu sefer kurallar tamamen farklı. Denizde yüzen kodlar, aniden yok olan Geçitler, Kaine'nin bitmeyen kovalamacası.. Ara sıra oyundan çıkıp durum değerlendirmesi yapıyorlar ve son kez oyuna girdiklerinde Michael'ın çok merak ettiği Derin Hayatdamarı'na dalıyorlar. Orasının gerçek yaşamdan farkı yok, bu yüzden Michael başta kendini insan gibi hissetmişti, Kaine onu Derin Hayatdamarı'nda yaratmıştı ve gerçek dünya gibi algılamasını sağlamıştı. Şimdi ise üç arkadaş oradalar ve Kaine'nin gizlendiği yeri yok etmeye çalışacaklar. Ama bilmedikleri bir şey var. Orası aslında gerçekten Sanal Ağ'ın içinde bir alan mı, yoksa gerçek dünya mı? Oyunu gerçek yaşamdan nasıl ayırırız? Tabuttan her çıktıklarında gerçek dünyada mı buluyorlar kendilerini?

Bunlar hep deli sorular..

*Konu beni sıkmaya başladı, Labirent serisi de böyle güzel başlayıp sıkıcı ilerlemişti. Bu seride de aynısı olursa yazarın diğer kitaplarını almayacağım.




Adı: Hayat Oyunu
Yazar: James Dashner
Orj. Adı: The Game of Lives
Sayfa: 317
Fiyat: 16 tl

Serinin son kitabı. Diğerlerine göre daha sıkıcı olanı diyebilirim. Artık hep bilindik şeyler. Kaine gene bir şeyler yapıyor, Michael ve ekibi dünyayı kurtarmaya çalışıyor. Sürekli kodlarla oynuyorlar, sürekli sanal ağa dalıyorlar. Arada Kaine'in iyi niyetli olduğunu düşünüp Ajan Weber'e düşman oluyorlar sonra bir şeyler değişiyor ve hop tam zıttı fikirlere bürünüyorlar.

Okurken yoruldum, beynim ağrıdı artık şu çocukların kodlarla oynayıp durmasından. Kötülerin neden kötü olduğunu tam anlayamazken iyi karakterlerden ölümler olması ayrıca üzdü. Sonu da harika değil, Michael bedenini aldığı çocuğa geri veriyor hayatını. Kendisi de yaşadığı yere çok benzer bir yerde iki-üç kod satırından ibaret sanal hayatını sürdürmeye devam ediyor. Tabi en sevdiğinin dağılan bilincini toplarlamaya çalışarak..

Fazlasıyla uzatılmış bir seri olduğunu düşünüyorum. Konu güzel belki ama oku oku aynı şeyler. Bir kitapta da anlatılıp bitirilebilirmiş. Boş yere yorulduğumu hissediyorum.

*Kitap kapaklarını beğendim, konuya uygun ve güzel olmuşlar. Kutu da güzel..



4 Kasım 2018 Pazar

Okudum: Korsan Kızlar (İsmet Bertan)



Adı: Korsan Kızlar
Yazar: İsmet Bertan
Sayfa: 308

Arada çocuk kitapları da okumak lazım. Kütüphanede İsmet Bertan'ın kitaplarını yan yana görünce birini çekip aldım. Diğerlerini de zamanla okumayı düşünüyorum.

Kitap çocuklar için olduğu için konu pek yoğun değil. Piri Reisin orta yaşlarda olduğu dönemde geçiyor. Muğla-Antalya taraflarında korsanlar bir gemi batırıp içindekileri kaçırıyorlar. Köle olarak satmak için. Kaçırılanlardan birinin 3 kızı var. Kızlar öyle pamuk prenses kızları değil, baya eli silah tutan cesur kızlar. Batırılan geminin tamir olmuş halini kıyıda görünce sahibini arayıp buluyorlar ve ne tesadüftür ki o kişinin de ailesini kaçırmışlar. Hepsi kafa kafaya verip ailelerini aramaya başlıyorlar. Ama bir adada kendileri de saldırıya uğrayıp köle olarak satılma durumuna düşüyorlar. Tam kaçarlarken Piri Reis ve arkadaşlarının eline düşüyorlar. Sonra olaylar gelişiyor :)

Çocuklar zevkle okur mu bilmem ama ben yer yer gülümsedim, konuşmalar-tepkiler çok içten. Gezdikleri yerlerin isimleri yabancı ama kitabın arkasında bu tarz yer isimleri için mini bir sözlük yapılmış. O sözlüğü, denizcilik terimleri için de genişletseler çok iyi olurmuş. Çünkü çocukların çok da anlayamayacağı kelimelerle anlatılıyor olay. Bu tarz birkaç kitap okunsa aşinalık olur ama ilk kez denk gelene garip gelebilir tüm o adlar.