25 Ocak 2018 Perşembe

Okudum: Corradino Sevgilim (Marina Fiorato)



Adı: Corradino Sevgilim - Murano'da Bir Cam Üstadı
Yazar: Marina Fiorato
Sayfa: 285
Orj. Adı: The Glassblower of Murano
Fiyat: 11 tl

Yazarın önceki kitaplarını okuyup beğendiğim için bunu da almıştım. İyi ki de almışım. Güzel, akıcı bir anlatımı var. Karakterleri sevdiriyor, sanki yıllardır tanıyormuşuz gibi. Akış hem günümüzden hem de cam ustası Corradino'nun zamanından anlatarak gidiyor. Biraz yeni biraz eski gibi. Ama yormuyor. Corradino'nun zamanını okurken günümüzdeki torunu Leonora'nın ne yaptığını merak ettim, aynı şekilde Leonora'yı okurken de büyük büyük dedesi Corradino'yu merak ettim. O yüzden 3 günde bitti kitap. Sevdim.

Corradino zengin bir ailenin oğludur. Ama amcası, babasını On'lar Meclisi'ne şikayet edip ölüm fermanı yazdırmıştır. Corradino ve ailesi Murano adasına kaçıp sığınırlar ve bir gün Corradino evden yalnız başına çıkar. Aslında on yaşında küçük bir çocuktur daha ama oradaki cam ocaklarını çok merak eder ve bir cam ustasını izlemeye başlar. O sırada ailesi öldürülmüş ve katiller çocuğun peşine düşmüştür. Cam ustası Corradino'yu saklar ve ona cam sanatını öğretir. Çocuk yeteneklidir ama On'lar Meclisinden sonsuza dek kaçamaz. Büyüdüğünde bir prensesle bir hata yapar ve gayrimeşru çocuğu doğduğunda çocuğunu yetimhaneye verirler. Corradino'yu arayanlar onu çocuğuyla tehdit edince o da kendisine Fransa'da bir fırsat sunan kişilere sığınıp Fransa'ya kaçar. Dolayısıyla cam sanatının ince sırlarını da ülke dışına kaçırmış olur. Onu Fransa'da keşfeden Venedik Elçisi, Corradino'yu ülkesine geri döndürecektir. Ama öldürmek için.

Günümüzde ise Leonora adındaki kadın, kocasından boşanınca kendini büyük bir boşlukta bulur ve atalarının ülkesine geri dönmek ister: Venedik'e. Orada cam sanatıyla ilgilenmektir amacı. Atası Corradino'nun adını anınca oradaki bir cam ocağında işe alınır ama çırak olarak. Sonraları oradaki ustalarla arası epey açılacaktır. O sıralarda oturma ve çalışma izni çıkarmaya uğraşırken bir memurla tanışır: Alessandro. Adam onun hayatını çok değiştirecek. Alessandro'nun bir var bir yok tavırları arasında hamile kalan Leonora, bir yandan da Corradino'nun başına neler geldiğini araştırıyordur. Öğrendiği şeyler Corradino'yu bir hain gibi gösterse de o aksine inanmayı seçer. Doğuma yaklaştığı sıralarda gerçekleri öğrenecek ve oğluna da işine de eşine de kavuşacaktır.

*Marina Fiorato'nun en sevdiğim yanı da kitaplarının mutlu sonla bitmesi :)

17 Ocak 2018 Çarşamba

Okudum: Başlangıç (Dan Brown)



Adı: Başlangıç
Orj. Adı: Origin
Yazar: Dan Brown
Sayfa: 534

Çok pahalı olduğu için ödünç alıp okudum. Büyük beklentilerim yoktu, bilindik Dan Brown romanı.. Konu başka ama işleyiş benzer. Yine din konusu, semboller, bizden çok önde bir teknoloji ve tam önemli bir şey olacakken ölüverenler.. Gizli katiller de var evet, bir de güzel bayan.
Kitabı okuma sürecinde çok hasta olduğum için iyiden çok, kötü yanlara odaklandım belki ama çok da sıkıcı olmadığını söyleyebilirim. O kadar pahalı olmasına da anlam veremiyorum ayrıca!

Robert Langdon rutin hayatına devam ederken, teknolojide kendini aşmış bir arkadaşı (aynı zamanda öğrencisi) onu bir etkinliğe davet eder. Sıradışı bir müzede yapılacak etkinlikte bu kişi önemli bir açıklamada bulunacaktır ki sonrasında yer yerinden oynayacak diye bekliyoruz. Maalesef bu kişi tam konuşacakken birisi uzaktan vurup öldürür onu. Sonra ortalık karışır ve Robert, kendini açıklanamayan bu önemli sunumun peşinde bulur. Yanında da tabii ki bir bayan olmalı. Bu seferki kraliçe adayı. Olayımız İspanya'da geçiyor bu arada.
Ölen kişinin yapay zeka ürünü bir asistanı vardır, kitap boyunca pek sempatik takılır kendisi, ben bile alışmıştım yakınlığına, yardımcı oluşuna vs. Ama sonradan çıkacak oyunu onun da.
İşin kiliseye varan kısmı biraz zorlama. Dinin farklı bir kolunda ilerleyen farklı bir kiliseye mensup bir adam, üstlerden aldığı bir emirle Edmond'u vurmuştur ve onun açıklayamadığı sunuma da engel olmak için Robert ve Ambra'nın peşine düşer. Sonunda kendi canından oluyor da olana kadar epey koşturtuyor insanları.
Çok önemli sunumdaki bilgiler ise oldukça bilimsel.Mantıklı mı değil mi çok da düşünmedim. Düşünsem de düşünmesem de zamanla geleceği de göreceğiz zaten, böyle düşünüyorum :)

9 Ocak 2018 Salı

Okudum: Şifacı (Marina Fiorato)



Adı: Şifacı
Yazarı: Marina Fiorato
Orj. Adı: Venetian Contract
Sayfa: 445
Fiyat: 13 tl

Yazarın dilini ve tarzını seviyorum. Şifacı'yı da çok beğenerek okudum, neredeyse 3 günde bitirdim. Çok sürükleyici ve güzel bir roman olmuş. Kurgu olarak yer yer Simonetta'nın Bademleri kitabını hatırlattı bana ama buradaki hikaye tabii ki bambaşka..

Kitabın ana karakteri Feyra, yarı Türk yarı Venedikli. Nur Banu'nun saray dışındaki kızı. Feyra, annesi ölürken öğreniyor pek çok gerçeği ve de Venedik'in başına gelecekleri. Bu yüzden yola çıkıyor gizlice. Bindiği gemi ise kaptan olan babasına ait. Ama bir ölüm taşıyorlar Venedik'e. Veba.
Venedik için kurulan planı Feyra en başından bilmiyor tabii, zamanla çözüyor. O yüzden veba ve yangında pek duyuramıyor sesini. Bu sıralarda Venedik'te kendisini arayanlardan kaçmakla meşgul. Annesi onu eski bir tanıdığına gönderiyor. Ama Feyra orada çok duramıyor, veba hastalarının bir nevi karantinada tutulduğu adadaki hastaneye gidiyor. Asıl işi doktorluk Feyra'nın, oradaki insanlara yardımcı olurken yüzünü hiç göremediği asıl doktora da aşık oluyor.
Tam ona kavuşacakken doktorun kötü kaderli annesi çıkıp geliyor. Uzun süre de gitmiyor. Giderken de doktorun tüm parasını yürütüyor. Sonrasında işler epey karışacak ve tüm şehir vebadan kurtulurken, Doktor Annibal vebaya yakalanacak..

Heyecanlı bir maceraydı. Kitapta bolca Osmanlıdan bahsediliyor. Yer yer olumsuz tabirler geçse de açıkça bir kötülemeye rastlamadım. Güzel bir çizgide yazılmış diyebilirim.

*Kapak tasarımını çok beğendim. Sonlara doğru anlaşılıyor neden o renk ve o elbisenin kullanıldığı.

8 Ocak 2018 Pazartesi

Okudum: Kızıl Okyanus (Alper Çelik)



Adı: Kızıl Okyanus Bir Osmanlı Macerası
Yazarı: Alper Çelik
Sayfa: 429
Fiyat: 16 tl

Osmanlıyı konu alan romanları severim ve hep beklentim yüksek olur. Bu kitaptan umduğum kadar tat alamasam da sonuna kadar okudum. Dili sıkıcı olmasa da karakterlerin konuşmalarına biraz sansür gelmeliymiş bence. Yeri geldiğinde en azından lanet olsun deselerdi, o da olurdu :)

Osmanlı'nın son demlerinde sıradan hayat süren birkaç kişinin başlarına birden bir katil musallat olur. Daha doğrusu Ali o katilden borç alıp ödemediği için kellesini kurtarayım derken birkaç kişinin daha hayatına renk getirecektir. Ali ve arkadaşı Hasan, katil Deli Süleyman'dan kaçarken, o sırada İstanbul'a demirlemiş yabancı bir gemiye sığınırlar. Hasan'ın orada tanıdığı vardır ve  orada garson kılığında gizleneceklerdir. Nasıl bir kaderse, Deli Süleyman bunların gemiye bindiğini anlar ve peşlerinden o da biner.
Gemide bunlar köşe kaçmaca oynarken birkaç hafta geçer. Bir gece balo eğlencesinde göktaşı yağmuru başlar. Bunlar keyifle izlerken taşın biri gemiye düşer. Epey sıcaktır ve soğumaz. Gemi çalışanlarından biri cesaretle taşa el atar ama eli yanar. Sonradan bu eli yanan adamın her yeri moraracak ve ölecektir. Asıl sorun o öldükten sonra ortaya çıkar. Taştan bir virüs kapmıştır ve bu virüs ölen bedenleri ayağa kaldırıp saldırganlaştırır. Bildiğimiz zombi yani. Bunlar birbirini ısıra ısıra koca gemiyi gezerlerken, çekirdek kadromuz kaptan köşküne sıkışıp kalacaklar bir süre.
Geminin yolu doğrudan Amerika'ya gidiyor ama zombilerle uğraşırken bir ara yönlerini kaybediyorlar. Sonrasında bilmedikleri bir kıyıda gemi karaya oturuyor ve içindeki dehşet oradaki sahile de yayılmaya başlıyor...

Gemideki kıyım çok uzun sürmeseydi belki çok sıkılmazdım, zira diyaloglar yer yer komikti, ilginç de olsa bir macera vardı ve tabii ki kitabın kapağı çok güzeldi :)

3 Ocak 2018 Çarşamba

Avon Mark Oje P818




Avon Mark Gel Shine Oje P818 Lila

Ojenin rengi çok güzel. Evdeki ışıkta kendini pek sevdirmiyor ama dışarda çok daha canlı ve hoş duruyor. Elimdeki tek kat, çift de sürülebilir, pek farkı olmuyor. Hızlı kuruyor.
İndirimdeyken almıştım yaklaşık 4 tl idi. Sevdim bu ojeyi.

1 Ocak 2018 Pazartesi

Okudum: Göbekli Tepe Muhafızı (Yonca Eldener)



Adı: Göbekli Tepe Muhafızı
Yazar: Yonca Eldener
Sayfa: 351
Fiyat: 15 tl

Arka kapak yazısı ilgimi çekmişti, ünlü kitap sitelerindeki yorumlara da güvenerek aldım ve pişman olmadım. Aslında bu tarz bir konu daha da uzun anlatılabilirmiş, bence çabuk bile bitti :) Yazarın dili çok akıcı, ayrıca aralarda konuyla ilgili tarihi bilgiler de veriyor sıkmadan. Sevdim ben.

Muğla Milas'ta başlıyor hikaye; annesi vefat eden bir Yahudi genciyle. Aslında çok da genç değil Kamil, sadece izole bir hayat yaşıyor ve bundan memnun. Annesi eski Karca dilini çözmeye çalışan ünlü bir dilbilimci, oğlu da iyisinden bir bilgisayar korsanı. Kamil'in annesi kanser sonucu ölünce biraz içimiz parçalanıyor. Keşke ölmeseydi ama işlerin karışması da gerekiyor.
Defin işlerinden birkaç gün sonra Kamil, evinin önünde yaşlı bir adamla karşılaşıyor. Adam Kamil'in satılık olmayan evini almak istiyor. Otel yapacağım deyip çok yüksek bir para teklif ediyor. Kamil hemen atlamasa da sonunda kabul ediyor. Ama evi satamadan o gizemli adam yol kenarında ölü bulunuyor. Son görüştüğü kişi Kamil olduğu için bizim korsanı tutukluyorlar. Bilgisayarına el koymalarına ben bile üzülmedim, adamın bir yerlerde elbette bir yedeği olacaktı..
Neyse, delil yetersizliğinden salıyorlar Kamil'i ama her gün emniyete uğrayıp imza vermek şartıyla. Kaçıp gitme dürtülerine rağmen Milas'ta sıkışıp kalıyor Kamil.
Bu sıralarda, ölen gizemli adamın avukat kızı Ada, neler olduğunu öğrenmek için Milas'a geliyor. Meğer bu aile Urfalıymış ve aşiret kavgaları varmış. Öbür aileden biri, babasını öldürdü diye tahmin ediyor Ada ama Kamil'e ulaşması da epey zor oluyor. Zaten oralarda çok da oyalanmadan memleketine dönüyor. Çünkü Göbekli Tepe kazılarında önemli bir heykel bulunmuş ve kaçırılırken Ada'nın babası ihbar etmiş (ölmeden). Ortalık iyice karışırken kim kimi öldürdü, bu mezarları kim kazdı da mahalleli duymadı derken kitap bir solukta bitiyor :)

*Kamil karakteri çok iyi çizilmiş, neredeyse hiçbir tutarsızlığı yok ama Ada biraz daha toy kalıyor kendi alanında. Bu çok önemli mi, hayır, ama o da biraz daha kendine güvenli olsaydı belki daha keyifli olurdu bu macera. Bilemedim şimdi..