27 Ağustos 2017 Pazar

Okudum: Gömülü Sırlar (Joseph Finder)




Adı: Gömülü Sırlar
Orj. Adı: Buried Secrets
Yazar: Joseph Finder
Sayfa: 396
Fiyat: 10 tl

Kitabın dili akıcı, hızlı okunuyor. Konu da sürükleyici, hareketli bir kovalamaca. Beğenerek okudum, yaklaşık 3 günde de bitirdim.

Zengin bir yatırımcının ergen kızı Alexa, bir gece barda arkadaşıyla eğlenirken kaçırılır. Kızdan haber alamayan babası polise başvurmak istemez, karıştırdığı işler yüzünden. Yakın bir arkadaşının oğlu olan Nick'i arar ve ondan yardım ister. Nick kızı neden kaçırdıklarını sorar ama öğrenemez. Baba sırlarla doludur. Kızın üvey annesi de öyle. Yine de Nick, Alexa için uğraşmayı seçer.

Nick zamanında hükümet için çalışmış biridir. Pek çok ülkede ve makamda tanıdıklarından yardım alarak, buna FBI da dahil, kızı bulmaya çalışır. Araya bir sürü engel de girer tabi. Nick'i takip edip bir ara öldürmeye de çalışırlar ama adamımız tabii ki sağ kurtulur.

Kaçırılan kızın başına gelenler de çok kötü. Psikopat bir katilin elindedir. Adam kızı bir tabuta koyar ve ıssız bir araziye gömer. Tabuta hava alsın diye bir hortum da bağlar. Tabutta bir kamera vardır ve kızı ara sıra tehdit için ailesine bu yolla gösterir. Kapalı alan fobim yok ama bu kitabı okurken oluşmaya başladı. Tabut içi atmosferi çok gerçekçi anlatmış yazar. Kıza gerçekten üzüldüm. Olay bir kurgu da olsa yine de üzücü.

Kitabın sonunda kız tabii ki kurtarılıyor :)

24 Ağustos 2017 Perşembe

Okudum: Cennette Bir Yılan (Louise Penny)



Adı: Cennette Bir Yılan
Yazar: Louise Penny
Orj. Adı: Still Life
Sayfa: 448

Yazarın ilk kitabıymış. Çok başarılı bulmadım. Dili fena değil, sıkmıyor ama olayın kurgulanışı biraz yavan. Hadi artık dedirtti bana, çözemediler bi. Ayrıca karakterler de çok tutarlı değil. Bir öyle bir böyle davranıyorlar.
Olay sakin bir köyde, yaşlı bir kadının ölmesiyle başlıyor. Cinayet mi yoksa kaza mı olduğu belli değil. Zaten kitabın sonuna kadar da belli olmuyor. Gariptir ki köydeki herkes entel ve herkes ressam. Sürekli bir yeme içme var ve sürekli felsefik konulara dalıp konuşuyorlar. E cinayet?
Dedektif deneyimli ve güvenilir biri gibi ama beceriksiz elemanlarına bir ayar veremiyor. Verilen emirler göz göre göre yerine getirilmiyor ama hala ekipten de atmıyor. Bir şey olduğu yok ama ara sıra toplantı yapıp görev dağıtıyorlar, sonra gidip tıkınıyorlar..
Olay çok basit gibi ama öyle karıştırıyorlar ki, olmadık insanları tutukluyorlar. O insanlar da cinayeti üstleniveriyor hemen. Tuhaf. Olayı da köydeki ressamlardan biri çözüyor. Katili buluyor.

Daha başarılı yazarlar var, ben bu polisiyeden zevk almadım.

19 Ağustos 2017 Cumartesi

Okudum: Baharat Tüccarının Karısı (Charlotte Betts)



Adı: Baharat Tüccarının Karısı
Yazar: Charlotte Betts
Orj. Adı: The Spice Merchant's Wife
Sayfa: 495
Fiyat: 11 tl

Kitabın dili çok akıcı. Hikaye ne kadar acıklı olsa da çok sürükleyici ve de etkileyici. 2 günde bitirdim. Yer yer ağlamaklı oldum, kadının başına gelenlere fazlasıyla üzüldüm. Ama hayat bir yolunu hep buldu. Buruk da olsa sonunda mutlu olabildi Kate..

Kate teyzesinin evinde zulüm içinde yaşarken bir baharat tüccarının oğluyla evlendirilir. Aşk evliliği değildir ama teyzesinin zulmünden kaçtığı için mutludur. Sadece ayrı eve çıkamadıkları için dertlidir. Kocası deniz yolculuğuna çıkmış ve aylar geçtikten sonra bir sürü mal alarak dönmüştür. Kate'in tüm çeyizini ve parasını bu mallara harcamıştır babasıyla. Neyse ambarı doldururlar. Ama satamadan büyük Londra yangını çıkar. Sene 1660 lar.Y angında evleri, malları her şeyleri yanar. Sefalet ve borç içinde kalırlar. Kayınpeder borçlular hapishanesine düşer karısıyla. Gelin ve kocası da bir göz odada çırpınmaya başlar. Sefiller kitabını okuyan her vicdan nasıl sızladıysa, bu insanlara da aynı yerde sızlar. İşler bir şekilde yürürken Kate'in kocası uyanık bir girişimciyle anlaşma yapar. Yanan evin arsasını yok pahasına ona satar ve o adamın elemanı olur. Adam üçkağıtçının tekidir ama damat bunu anlamaz.
Patron, kendi yaptırdığı evlerine bizim çifti oturmaları için ikna eder. Ev sağlam değildir ve zamanla sorunlar çıkmaya başlar. Meğerse kalitesiz tuğla kullanıyormuş. Bunu açığa çıkarmaya çalışırken damat bir gün ölü bulunur. Katil bellidir ama kanıt yoktur. Dul kalan Kate'in de başı bu patronla belaya girmek üzereyken Kate de kaybolur.
Kitabın başında Kate, sokakta şık bir adamın at arabasının altında kalmasına son anda engel olup, adamı kurtarır. Adam meğerse kördür ve ünlü Parfüm Evinin sahibidir. Kate bu adamdan çok yardım görecek.
Biraz gizemli anlattım çünkü kitap okunmayı hak ediyor ve asıl macera benim bıraktığım yerlerde başlıyor :)

*Kesinlikle cinayet romanı değildir. Tarih romanı da değil. Romantik ve dramatik bir dönem romanıdır. Yazarın diğer kitapları gibi, başarılı bence.

11 Ağustos 2017 Cuma

Okudum: Barnum Müzesi (Steven Millhauser)



Adı: Barnum Müzesi
Yazar: Steven Millhauser
Orj. Adı: The Barnum Museum
Sayfa: 238
Fiyat: 13 tl

Kapağına ve Sihirbaz filmine konu olmasına kapılarak aldım bu kitabı. Büyük pişmanlık. Sihirbaz Eisenheim hikayesi en sonda ve en güzel hikaye de o. Filmden dolayı konuyu bildiğim için sevdim belki de hikayesini. Diğer 9 hikaye benim için tam anlamıyla zaman kaybıydı.

Her hikayenin konusu başka. Ama anlatım aynı. Aşırı yoğunlukta betimlemeler var ve olayı kaçırdım hep okurken. Gerçi tam anlamıyla bir olay da yok hikayelerde.
Örneğin Alice'in Harikalar Diyarına düşüşünü anlattığı hikayede sonsuz bir düşüş var. Düşerken gördüğü dolap raflarındaki reçel kavanozunun kapağındaki kadının saçına başına kadar ayrıntılı bir anlatım var. Gerisini siz düşünün. (Alice'e olan sevgimden dolayı hikayenin her kelimesini okudum tabii)
Kitaba adını veren Barnum Müzesi başlıklı hikayede de müzenin içini anlatıyor. Müze, müze değil lunapark sanki. İçinde herşey var. Sonu gelmeyen odalar, gez gez bitmeyen salonlar, müze çalışanları, daimi ziyaretçiler vs..

Kısacası, okunacak daha güzel kitaplar hep var.