12 Aralık 2021 Pazar

Okudum: Yedi Uyananlar (Yonca Eldener)

 



Adı: Yedi Uyananlar
Yazar: Yonca Eldener
Sayfa: 372

Yazarın Göbeklitepe Muhafızı kitabını okuyup çok beğenmiştim. Bu kitabının konusu da ilgimi çekti, kapağına da vuruldum ve bir ara almışım. Nereden ve ne zaman aldığımı hatırlamıyorum.

Mersin-Tarsus'ta geçiyor hikaye. Orada bilinen bir ailenin haylaz erkek evladı bir mağara dalışı yapıyor. Bu dalış sırasında işler ters gidiyor ve Kaya adlı bu genç halüsinasyon görüp bayılıyor. Ailesinin hastanesine geldiğinde başında sağır ve dilsiz bir kadın buluyorlar ve gizemli bir kartvizit. Bu hastanedeki iki doktor da başrollerde. 
Diğer yanda Tarsus Amerikan Koleji müdürü var. Bu kişi de önemli. Tarsus'ta ortaya çıktığı düşünülen bir din de ana konumuz, Mitra. Daha önce hiç duymamıştım Mitra'yı. Astolojik bir yaklaşımı var bu dinin. Takımyıldızlarla ilişikli. 4000 yıl öncesinin Boğa Çağından bahsediyor. Pek çok tapınağı ve bu dine özgü heykeller de bulunmuş. Bu dinle bağlantılı olarak günümüzde geçen değişik bir kurgu okuyacağız. 

Özetleyemiyorum çünkü çok kollu bir hikaye. Din, mitoloji, insan psikolojisi, kadın hakları, tarihi mekanlar hepsi iç içe. Hızlı ve akıcı bir anlatımı da var. İşin tıbbı-nörolojik kısımları biraz kafa karıştırsa da merak uyandırıyor. Dan Brown esintisi de hissediyoruz biraz :) Tarsus'ta turistik geziye çıkmışız gibi.

Kitaplarden epey soğuduğum bir dönemdeyken okumakla iyi etmişim. Elime alınca bırakamadım. Güzeldi bence.

*Kitabın adı neden Yedi Uyananlar? Yedi uyuyanlar-uyurlar mağaralarına bir gönderme olabilir. Ayrıca kitapta bir olaya karışan 7 erkeğin empati yoluyla bir şekilde uyandırılması da anlatıldığı için böyle bir isim de seçilmiş olabilir.

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

6 Kasım 2021 Cumartesi

Okudum: Salgın (Ling Ma)

 



Adı: Salgın
Orj. Adı: Severance
Yazar: Ling Ma
Sayfa: 260
Fiyat: 18 tl

Kapak rengine bayılıp aldım evet. Yoksa beğenmeyenlerin niye beğenmediklerini anlattıkları yorumları okumuştum. Şimdi hiçbirini hatırlamıyorum ama haklıymış insanlar. Ben de beğenmedim ve beğenmediğim için elimde 5 hafta kadar süründü. Elalem bıktı bu kitabı görmekten. Covidden bıktıkları gibi..

Kitabın en büyük hatası bana göre, anlatış sıralaması. Tamam olmuş bi salgın, bunu düzgün aktar da anlayalım. Şöyle gidiyor. Salgından sonra bir bölüm. Kızın salgından önceki iş yeri maceraları bir bölüm. Kızın çocukluk anıları bir bölüm. Sıralama böyle böyle gidiyor ve bıktırıyor. Arada salgının ne olduğuna değiniyor.

Toparlayıp anlatayım da kitabı okuyup vakit kaybetmeyin. Çin'den göçen bir aile var. Adam Amerika'da bir üniversitede çalışacak, eşi çalışmıyor. 1 kızları var ve onu bir süreliğine Çin'de büyükanne-babayla bırakıyorlar. Durum düzelince kızı da alıyorlar Amerika'ya. Kız büyüyünce ebeveynler ölüyor. Kız bir süre sokaklarda sürtüyor, sonra biri ona bir iş buluyor. Bir yayınevinden birkaç yıl çalışıyor kız. Sevmediği bir işi yapıyor, sıkıcı bir hayatı var. Kitap yazan bir adamla sevgili oluyor ama o adam da kız kadar sıkıcı. 

İşinin 5. yılında falan Çin'de bir salgın başlıyor. Shen humması. Nasıl çıktığı bilinmiyor. Nasıl yayıldığı da çok kesin değil. Maskeler, dezenfektanlar, evden çalışmalar filan salgın çok yayılıyor. Bu humma insanları öldürmüyor, keşke öldürseymiş. Yakalananlar zombiye dönüyor. Aslında zombi demek doğru mu? Yaşayan ölü evet. Hareket eden, kimseye zararı olmayan ama çürümeye devam eden bir et yığınına dönüşüyorlar. En çok yaptıkları rutine devam ediyorlar aralıksız. Kimisi sürekli kıyafet değiştiriyor, kimisi sofra kurup kaldırıyor, kimisi kıyafet katlıyor. Kendilerince kısa bir döngüye giriyorlar. Garip.

Baş karakterimiz olan Candace, hummaya yakalanmıyor, yani kitap dan diye bittiği için bilemiyorum, belki sonra yakalanıyordur. Neyse, Candace New York'u son terk eden sağlam insan olarak bir grup sağlam insana dahil oluyor tesadüfen. Ama o grubu pek sevmiyor. Zaten grup zamanla hummaya yakalanıp küçülüyor. Uzak bir yerdeki bir avm'ye gitmek için sürekli yolculuk yapıyorlar. Bir ara Candace hamile olduğunu açıklıyor. Çocuğu doğuramadan bitiyor kitap.

Ben de yorumumu bu kitap gibi dan diye bitireyim. Sevmedim.

*Orj adını çevirince 'kıdem tazminatı' diye çıkıyor. Kızın çalıştığı iş yeriyle alakalı bir durumu vardı, hatta o hummalı dönemde çalışırsa yüklü para alacaktı, alıyor da. Ama kitabın orj adı niye bu olmuş ki. Olay para değil, hastalık. Hayatın yok oluşu vs..

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

29 Eylül 2021 Çarşamba

Okudum: Sirius Muhafızları - Rasputin'in Yüzüğü (Serhat Batur)

 



Adı: Sirius Muhafızları - Rasputin'in Yüzüğü
Yazar: Serhat Batur
Sayfa: 400
Fiyat: 22 tl

Kitabı alalı epey olmuştu. Bilerek eski baskı tercih ettim, fiyatı uygundu. Şimdi nasıldır bilmiyorum.

Baştan söyleyeyim, seriymiş. 2 kitap daha olacakmış sanırım. Ama basılmış mı göremedim, belki de yazıyordur hala. Kitap çok güzel aslında. 3-4 günde biter, gayet de sürükleyici. Böyle güzel bir kitabı elimde 1 ay süründürdüğüm için hangi makamdan özür dilemeliyim bilmiyorum. Hayatımızın çıkmaz sokaklarında dolanırken, güzel şeylere hak ettiği değeri veremiyoruz maalesef. Siz öyle yapmayın.

Berk kendi halinde bir adam. Küçük bir kafe işletiyor. Halinden de memnun. Ama küçük yaşta ailesini kaybettiği için biraz buruk. Neyse bir gün kafede bir bayanla tanışıyor ve zamanla yakınlaşıyorlar. Kadın biraz gizemli. Asıl amacını okudukça öğreneceğiz.

Rasputin, kitabın başında öldürülüyor. Elindeki yüzüğü de onu öldüren kişiler alıp ortadan yok oluyorlar. Yüzük çok güçlü, belki de bu dünyadan bile değil. Ona sahip olmayı herkes istiyor.

Günümüzde de Berk'in yolu Rus ajanlarıyla kesişecek ve antika eserleri toplayan birinden hayatının aslında hiç de bilmediği gerçeklerini öğrenecek. Hiç tahmin etmediği bir miras kalacak ona. (para değil) Sonra her şey birden hızlanacak. Yolculuklar onu pek çok önemli yerleşim yerine götürecek..

Diğer yanda da Kaftar adında bir topluluk var. Her şeyden üstün onlar. Bambaşka bir şeye inanıyorlar. Kendi efsaneleri var ve malum yüzüğe kavuşmak istiyorlar. Kaftarların karşıt topluluğu da Sirius Muhafızları. Bu iki topluluk yüzyıllardır çatışma içinde. Sirius tarafındakiler dünyayı her türlü tehlikeden korumayı amaçlıyorlar. Kaftarlar kötü olan taraf. Berk bunlardan birine ait ama hangisine söylemeyeyim. Kendi de zamanla öğrenecek zaten :)

Birkaç yorumda Dan Brown benzetmesi yapılmış. Evet, onun gibi önemli mekanları dolaştırıyor yazar bize. Heyecan, macera, cinayet, biraz tarih, kurgu vs. hepsi var. Böyle eserlere denk gelmek güzel. Denk geldiğini fark edebilmek daha da güzel..

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

27 Ağustos 2021 Cuma

Okudum: Son Namsara Iskari (Kristen Ciccarelli)

 



Adı: Son Namsara Iskari
Orj. Adı: The Last Namsara (Iskari #1)
Yazar: Kristen Ciccarelli
Sayfa: 452
Fiyat: 14,25 tl

Bir gün öğleden sonra, uyuyakalmışım. Rüyamda mavi bir ejderha gördüm. Bebek değilse de küçüktü, suların üzerinde zıplayıp duruyordu. Çok tatlıydı. O akşam kitaplığa bakıyordum neye başlasam diye. Elime Son Namsara geldi :)

Kitabı nerede keşfettiğimi hatırlamıyorum ama kapakta ejderha görünce dayanamam genelde. Bi ara listemdeydi, Hepsiburada kitap indirimi yaptığı sırada almıştım. Seri olduğunu bilmiyordum da neyse ki ilk kitapmış. Bitirince kısa bi araştırdım. Diğer 2 kitap henüz dilimize çevrilmemiş. Yazarın sitesinden kapak açıklamalarını alıp Translate'te çevirttim. Devam gibi olsa da ana karakterler değişiyor diğer kitaplarda. En son bahsedeyim.

Bu fantastik dünyada Yaşlı Olan diye birine inanılıyor. Tanrı gibi. Yaşlı Olan, Namsara ve Iskari adında 2 kişi yaratıyor. Biri iyilik, biri kötülük/ölüm taşıyor. Onlar öldükçe yerlerine yeni Namsara ve Iskariler geliyor ve tabi ejderhalar var. İlk Ejderha 'Kozu'. O hala yaşıyor. 

Bu dünyada ejderhalar hikaye dinlemeye bayılıyorlar. Zaman geçtikçe halk Yaşlı Olan'a inanmayı bırakıyor. Ejderhalar ve eski hikayeler kötüleniyor. Öyle ki hikaye anlatanlar lanetlenip ölüyor. Sonra bir kız, Asha, küçükken İlk Ejderha 'Kozu'yu çağırıyor ve ejderha kızı yakıyor. Kız ölmüyor ama başına gelenleri de tam hatırlamıyor. Babası Kralmış, kızını halktan korumak için onu Isakari ilan ediyor ve kız o vakitten sonra sürekli ejderha öldürmeye başlıyor.

Asha'yı yanarken bulan biri var, Jarek. Bu çocuk birkaç yıl sonra Komutan oluyor ve Kral, kızını bu adamla evlendirmeye söz veriyor. Malum düğüne 1 hafta kala başlıyor kitabımız. Asha'ya babası bir vaadde bulunuyor. İlk Ejderhayı öldürürse, düğünü iptal edeceğini söylüyor. Çünkü Jarek çok kötü biri ve Asha onu hiç sevmiyor. Adamı ben de sevmedim. Tam bir zorba.

Asha'nın bu zor görevi sırasında karşısına bir köle çıkacak, Torwin. Bu köle önemli. Asha'nın bir kuzeni var, Safire. Bu kız da önemli sayılır. Asha'nın bir abisi var, Dax. O pek önemli değil ama bilmemiz lazım. İşe yarıyor pek çok yerde.

Kitap çok akıcı ve güzel kurgulanmış. Adı geçen pek çok karakterin yaşı 15-25 arasında, bu yüzden ara sıra ergen tavırları göreceğiz. Ama çok bunaltmayacak. Bölüm aralarında gri sayfalar var. Buralarda Asha'nın anlattığı kadim hikayelere yer verilmiş. Onlar da oldukça hoşlar. Tamamen yabancı bir dünyada olduğumuz için oraya ait her şey zaten ilginç gelecek bize. Fantastik edebiyat sevenleri üzmez bu kitap..

İlk kitap güzel bitiyor. Öyle devamı gelecek gibi ama olmasa da olur kıvamında. 2. kitap, Asha'nın abisi Dax'ı anlatıyormuş. Dax, ilk kitapta biriyle evlenecek. Biraz politik bir evlilik. Sanırım o anlatılacak. Pek ilgimi çekmedi açıkçası. Çünkü Dax karakterini sevmedim. Çok ezik davrandı, Kral olacak birinin böyle olması hoşuma gitmiyor.

3. kitap da, Asha'nın melez kuzeni Safire'i anlatıyormuş. Safire sanırım birine aşık olacak 3. kitapta. Safire karakterine karşı nötrüm. İşe yaradığı noktalar oldu evet ama genel manada sürekli tartaklanan ve istenilmeyen bir kız. Geçmişi biraz dramatik olduğu için sempati toplasa da ben serinin sonraki kitaplarının peşine düşmeyeceğim. Aldığım tat benim için yeterli.

*Ejderhaya doyacak mıyız? Tam anlamıyla değil. Onlar biraz daha yan karakter gibi kalmışlar. 
* Kitabın içinden poster gibi bir şey çıktı. Asha ve İlk Ejderha var. DEX beni şaşırtıyorsun. 



* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

22 Ağustos 2021 Pazar

Okudum: Yüzden Geriye (Selman Durdu)




Adı: Yüzden Geriye
Yazar: Selman Durdu
Sayfa: 169
Fiyat: 20,15 tl

Yazarını tanıdığım ilk kitap sanırım bu :) Kendisi bir öğretmen, birkaç yıl önce aynı okulda çalışmıştık. Kitabının tanıtımını görünce merak edip aldım. Benim okuma çizgimin çok da dışında değil aslında ama farklı bir ilerleyişi var. Genel olarak biraz karamsar buldum, hani mutlu sonlar bekleriz ya, o pek olmuyor burada. Ama tabii bakış açısına göre de değişir. İnsansız bir dünya, belki de doğa ana için mutlu bir sondur..

İleri bir gelecekte insanlar dünyayı yaşanılamaz hale getiriyor ve normal yollarla çocuk sahibi olmak zorlaşıyor. Sonra bir gün önemli bir kuruluş, çocuk sahibi olmak için gereken müdahalelere bir son veriyor. Yasaklama gibi değil de, göze alanlar çocuk sahibi olsun, gibisinden. Tabi zamanla nüfus azalıyor. Yeni doğumlar olmayınca giderek ıssızlaşıyor dünya. En son 500 kişi kalıyor ve robotla yönetilen bir tesiste yaşamaya başlıyorlar. Daha doğrusu, ölene kadar zamanlarını burada geçiriyorlar. Son 100 kişi kalınca geri sayım gibi bir şey oluyor.

Biraz bilim kurgu, biraz distopya gibi diyebilirim kitap için. Tek bir karakterden ilerlemiyor konu. O binadaki kişilerden biraz biraz anlatılıyor, çoğunun geçmişine ve şu anına birazcık değiniliyor. Böyle olunca olaydan kopuyormuş gibi olsa da asıl mevzu belli olduğu için çok da kopukluk oluşmuyor. Kişilerin birer birer ölmesi üzdü beni. Son sayfaya kadar yaşamın devamını umut ettim hep. Bir ışık aradım..

Yazar kıyamete farklı bir bakış açısı getirmiş kitapta. Okurken insanlık, inanış, hayatın gidişatı gibi konularda felsefik yaklaşımlar da bulacağız. Yazarın ilk kitabı olduğu için aslında oldukça başarılı. Geneline yayılmış umutsuzluk/karamsarlık, herkesi benim kadar etkilemeyebilir tabii..

*Kapaktaki papatya tutan el, rastgele bir çizim değil. Kitabın içinden hoş bir ayrıntı.

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

18 Ağustos 2021 Çarşamba

Okudum: Test, Akademi, Mezun (Joelle Charbonneau)




Adı: Test
Orj. Adı: The Testing
Yazar: Joelle Charbonneau
Sayfa: 344
Fiyat: 19,6 tl

Bu seriyi uzun zamandır görüyordum. Bir blogda güzel bir incelemesine de rastlamıştım. İyi ki daha fazla yorum peşine düşmemişim. Çok kötüleyenler olmuş, gömmüşler resmen. Tamamen özgün bir eser kaldı mı günümüzde. (O zaman hepimiz Rus klasiklerini okuyalım, başka da kapak açmayalım. Yeni yazarlar ölsün gitsin. Kızdım çok.) 
Elbet birilerinden esinlenilecek. Ayrıca benzese bile işleniş konudan daha önemli, sırf güzel anlattığı için bile okunur bu seri. Çok beğendim ben. 

Heyecanını kaçırmayacak kadar bahsedeyim. Felaket sonrası yeni dünya düzeni, distopya evet. Halkı bölmüşler kolonilere. İnsanlar bir şekilde yaşıyorlar. Yaşı 16 olan gençler liseden mezun oluyor ve bazıları başkentteki üniversiteye gitmeye hak kazanıyor. Zeki, çalışkan, üretken gibi vasıfları olanları seçiyorlar. Üniversiteye giriş sınavı var adı Test. Test'in zorlu olduğu biliniyor sadece. Onun dışında Test'i geçenlerin hafızası biraz silindiği için hatırlamıyorlar aşamaları. Bu düzenin ortasında ücra bir koloniden Cia adında bir genç kızla başlıyor kitap.

Cia bu Test'e gitmek istiyor ama başına neler geleceğini bilmiyor. Babası geçmiş o sınavdan zamanında ama hatırlamıyor, kızı korkutacak kadar bir şeyler anlatıyor ve Cia Test'e gidiyor. Test'in amacı sadece üniversiteye öğrenci almak değil. Geleceği şekillendirecek liderleri seçmeyi amaçlıyorlar. O yüzden  bir liderde bulunması gereken tüm özelliklere göre çocukları zorlayacaklar. Tabi ki bir hayatta kalma, öldürme durumları var bu kısımlarda.

Şimdi kitapta insan seçme, toplumu sınıflara ayırma gibi genel başlıklar olduğu için Açlık Oyunları ve Uyumsuz serilerine benziyor evet. Napalım kaldırıp bi köşeye mi atalım biraz benziyor diye. Burada devreye anlatım giriyor. Gerçekten çok akıcı, film izler gibi okunuyor bu kitap. Heyecanı hiç bitmiyor. Ayrıca karakterlerin olası sorunlara getirdiği çözümler de güzeldi. Yaşları itibariyle ergen olsalar da öyle cıvık muhabbetlere girilmiyor pek. Hafif bir romantizm var tabi, o da olsun o kadar.

3 kitaptan oluştuğu için Cia'nın Test'ten geçeceği çok belli evet :) Acaba Cia bu katı düzeni kırabilecek mi, onu merak ediyorum ben. 

*Kapaktaki sembol, Test'e girenlerin bileğine takılıyor. Her adayın yeteneğine göre şekli değişiyor bunların.




Adı: Akademi
Orj. Adı: Independent Study
Yazar: Joelle Charbonneau
Sayfa: 335
Fiyat: 19,6 tl

2. kitap da oldukça sürükleyici. Cia'nın üniversiteye girişini ve devamını anlatıyor. Test'i geçenleri bölümlere ayırıyorlar önce. Cia hiç ummadığı bir bölüme yerleştiriliyor. Sonra o bölümün binasına yerleşiyor ve dersler başlamadan üst sınıflar bu yeni gelenleri ayrı bir Deneme'ye sokuyorlar. Test'in kısa versiyonu gibi bir şey. Burada da yine öğrencileri her anlamda zorluyorlar. Olmadık yerlerde birileri ölünce işler ciddileşiyor.

Dersler ve ödevler ağır ama en çok yorulan tabii ki Cia. Çünkü onu orada istemeyenler var. Sebebini bilmese de çok daha büyük bir oyunun döndüğünün farkında ve bu sefer yanında Tomas yok. O nispeten daha sakin bir bölümde okuyor. Ara sıra görüşseler de Cia'nın Tomas'a yaklaşmasını kısıtlayan kimseler var.

Cia bu yoğunluğun arasında İsyan grubunun da hareketlerini takip etmeye çalışıyor. Ama işin içinde başka işler de var. İsyan grubu 2 tane ve birisi kanlı saldırı isterken diğeri daha barışçıl yöntemler peşinde. Barışçıl isyan grubu mu olur, belki olur. Ya olmazsa?  Cia'nın işi zor baya..

*Kitabın adı Akademi olunca, Cia'nın birkaç yıllık üniversite hayatını anlatır sanmıştım. Oysa hemen başındaki birkaç haftayı anlatıyor. Hızlı gelişiyor her şey.
*Independent Study, 'bağımsız çalışma' diye çevriliyor dilimize. Cia'nın içinde bulunduğu duruma uyuyor aslında. Kimseye güvenme..




Adı: Mezun
Orj. Adı: Graduation Day
Yazar: Joelle Charbonneau
Sayfa: 317
Fiyat: 19,6 tl

Son kitap. Adı Mezun olunca, Cia'nın üniversiteden mezuniyet zamanı gelmesin akla. İlk yılının ortaları anlatılıyor. 

Cia staj için Başkan'ın yanına gidiyordu. Başkan ona gerçekten büyük bir görev verecek. Öyle böyle değil. Bu görev için Cia'nın güvenilir bir ekip kurması gerekecek. Ama güven bu seride çok az bulunan bir şey. 

Cia, test sırasında karşılaştığı kimselerle şoka uğrayacak şeyler öğrenecek. Son kitapta Cia'nın içsel konuşmaları biraz sıkıcı gelse de bunlar önemli. Kitap sonuna kadar sürükleyici. Sadece son kısmı biraz apar topar olmuş. Ben olsam 50 sayfa daha ekler, uzatırdım. 

Genel olarak seriyi beğendim. Kitap okuma konusunda bunalımlı bir dönemde değilseniz, seversiniz. Yoksa açmayın bile.

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

9 Ağustos 2021 Pazartesi

Okudum: Kayıp Rota, Mavi Tuzak (Özgen Biçgin)

 



Adı: Kayıp Rota
Yazar: Özgen Biçgin
Sayfa: 463
Fiyat: 23,75 tl

Deniz macerası içeren kitaplara ilgim var. O yüzden kapakta gemi görünce meraklandım. Migros'ta rastlamıştım bu kitaba. Konusu da ilgimi çekti. Tabi oradan almadım. Trendyol'da bakarken seri olduğunu gördüm. Yine de pek ucuza gelmedi de neyse artık. Şimdilik 2 kitap halindeler ama 3. sü de olacakmış. Takipteyim.

Baştan söyleyeyim kitap çok güzel. Konusu, kurgusu, işlenişi, karakterleri, hepsini beğendim. Sanki yabancı yazardan okur gibiydim, yazarımızı gerçekten tebrik ediyorum. Film izler gibi canlı bir anlatımı var. Tam sıkılıyoruz derken hop hareketleniyor ortalık. İşin içinde gizem de olunca..

Bir yük gemisi var. Mürettebatın uyrukları karışık, içinde Türk de var. Bunlar İstanbul'dan mal alıp yola çıkıyorlar, Karadeniz'e. Ama İstanbul'da geçirilen vakitte bir şeyler olacak. Mürettebattan bir kişi pek tekin değil. O adamın çevirdiği gizli işler var. Zamanla öğreneceğiz bunları.

Karadeniz'e açıldıktan sonra gökten yabancı bir cisim düşecek ve sonrasında büyük bir fırtına çıkacak. Öyle ki Karadeniz'de hiç görülmeyecek türden bir fırtına. Geminin muhteşem kaptanı Vitaly bu fırtınayı iyi yönetecek ve atlatacaklar ama sonra asıl sorunlar baş gösterecek. Kara yok. Radarda her yer deniz. İletişim yok, Dünya'dan bi haber dolaşacaklar Karadeniz'de. Gittikleri hiç bir rotada karaya rastlayamayacaklar. Geminin yakıtı bitmeye yüz tutacak. Böyle çaresiz bir durumda, hem de bir gemide ne yaparsınız?

Heyecanlı yerde bırakayım. Zira okuması çok keyifliydi. Karakterler çok kalabalık değil ve samimiler. Zaman zaman güldürecekler. Çabuk alışıyoruz onlara. Kitabın sonlarına doğru bilimsel bir açıklama yapacak birisi, her yerin deniz olmasıyla ilgili..

*Denizcilik terimlerinden çok anlamam ama 'birinci çarkçıbaşı' nı başçarkçı olarak duymuştum. 'İkinci çarkçıbaşı' nı da ikinci çarkçı olarak biliyordum. O yüzden okurken biraz tuhaf geldi bu terimler bana. Belki her ikisi de doğrudur, bilemiyorum..




Adı: Mavi Tuzak
Yazar: Özgen Biçgin
Sayfa: 373
Fiyat: 23,75 tl

İlk kitap gibi de bu da son derece sürükleyici ve güzel. 
İlk kitaptaki gemi mürettebatı, kara bulmak umuduyla sonsuz denizde gezerken, gizemli bir gemiye rastlarlar. Bir uçak gemisi bu, hiç bir çağrıya cevap vermiyor. Kara olmayan yerde karaya oturmuş ve karanlığa gömülmüş. Altlarında da tuhaf yükseltiler görürler. Benim gökdelen olarak tahmin ettiğim yapıları onlar hemen çözemez ve dalış yapmaya karar verirler. Onlar dalınca korkunç bir fırtına başlar ve o sıralarda gizemli geminin ışıkları yanar.

Diğer yanda bir uzay istasyonunun görevlileri var. 6 kişi. Bunlar dünyadaki tuhaflığı görüyorlar. Görevleri bitiyor ve bir sebepten Dünya'ya inmek zorunda kalıyorlar. Sonsuz denizin ortasına düşecekler. Kitapta başka yaşayan olmadığı için mecburen bizim yük gemisi mürettebatına denk gelecekler. Burası tabii ki zorlama ama kitabın geri kalanı gerçekten güzel. 

Yerli bilim kurgu bulmak zor, iyisini bulmak daha da zor. Ben tesadüfen denk geldim ve çok da mutlu oldum. 3. kitapta neler gelecek başlarına merak ediyorum doğrusu.

*Kapaktaki ada rastgele bir görsel değil. Değinmesem de ekibimiz bir adaya ulaşacaklar. Oralar çok önemli ve heyecanlı :)

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

31 Temmuz 2021 Cumartesi

Okudum: İnsanlık Deneyi (Erbuğ Kaya)



Adı: İnsanlık Deneyi
Yazar: Erbuğ Kaya
Sayfa: 160
Fiyat: 16,20 tl

Bu yazardan ilk defa okuyorum. Açık söyleyeyim kitabın başında acayip sıkıldım. Issız bir koyda yaşayan gizemli bir adamın evine bir gün silahlı biri geliyor ve adam onu oturtuyor karşısına. Sana önce bi geçmişimi anlatayım diye bir başlıyor. Dur dur ortadan olmaz önce çocukluğu anlatayım, yanına da bir rakı açalım diye. Cidden böyle bir giriş. 

Bıraksam mı diye düşünürken, yorumlarına bakayım dedim. Bayılanı çok, 1000kitap'ta 9 puanı var, ben mi havamda değilim dedim zorlanıp okumaya devam ettim.

Ana karakter, geçmişini anlatan şu adam, adı Bekir. Kapaktaki eski otobüsü mekan edinen küçük bir arkadaş grubuyla büyüyor. Yakıcı aşklar, ihanetler, çok ileri teknolojili bir yaşam, kodlar, projeler.. Bekir'in yapay zeka projesi başladığında kitap hızlanıyor. Ondan sonra merak etmeye başladım ben. Yoksa ergenlerin sevgili değiştirmeleri, ölüp ölüp bitmeleri beni sarmıyor. Neyse bir yapay zeka geliştiriyorlar. Amaç; her şeyi o yapsın, insanlar sadece sanatla hobilerle uğraşsın. Tabii kendi kendine düşünüp karar veren bir yapının, neler yapabileceğini kestiremezsin. Bu yapay zeka, insan olmak istiyor. Bir bedene bürünmek istiyor. İşte burası ve sonrası heyecanlı.

Hala bırakmadan okuyanlar içinde şaşırtıcı bir son bekliyor olacak.

*O kadar ileri teknolojili gelecek kurgusunun arasında aşırı bir nostalji özlemi konulmuş. Plaklar vs. Ben nostalji sevmediğimden, çok sıkıldım buralarda..

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

29 Temmuz 2021 Perşembe

Okudum: Hilebaz Büyücü (Sebastien de Castell)

 



Adı: Hilebaz Büyücü
Orj. Adı: Spellslinger
Yazar: Sebastien de Castell
Sayfa: 442

2-3 yıl önce D&R'da gezerken görmüştüm bu kitabı. Kabı ve konusu ilgimi çekmişti. Aldıktan sonra okumayıp birine ödünç verdim, geri gelmesi de 1-2 yılı buldu. Tek parça geldiğine dua ediyorum.

Baştan söyleyeyim seriymiş bu. 6 kitaplıkmış, dilimize sadece ilk kitabı çevirmişler. Diğerleri yok. Çevrilir mi, belirsiz. Seri olduğu için kitap biraz yavaş ilerliyor. Çok ayrıntılı değil, karakter açısından kalabalık da değil. Zaten kapaktaki 2 kişi yoğunlukta. 

Erkek olan Kellen. Güçlü bir büyücü ailesinin oğlu. Bu dünyada çocuklar 16 yaşında bir büyü sınavına giriyorlar ve geçerlerse iyi bir büyücü olma yolunda ilerliyorlar. Geçemeyenler de büyücülerin hizmetkarı oluyor ya da madenlerde çalışıyorlar. Bu büyülü dünyanın ayrıntılarını ve geçmişini okudukça öğreniyoruz, çok karışık değil.

Kadın karakter de Ferius Parfax. Oldukça gizemli ve ilginç biri. Aslında en çok Ferius'u sevdim bu kitapta. Belki gizemli olduğu için, belki de kendinden emin olduğu için, bilemiyorum. Kapağın iskambil kartı gibi çizilmesinin de sebebi var. Ferius bir gezgin. Yanında bu tarz kart desteleri taşıyor. Aslında kadın, bir büyücü değil daha çok falcı gibi anılıyor ama gizemli. Gittiği yerlerde yeni kart çizimleri yapıyor ve o yerin geleceğinin belirlenmesinde önemi var bu çizimlerin.

Kellen'in omzundaki çirkin şey ise bir sincap kedisi. Kellen'in halkı arasında bu kediler lanetli. Isırdığı büyücüyü büyü gücünden ediyor. Ama türünün yüzyıllar önce yok olduğu biliniyordu. Bir gün bu kedi ortaya çıkacak ve Kellen'in hayatını kurtaracak. Kedi ısırdığı kişilerle konuşabiliyor. Biraz ukala, pazarlıkçı ve son derece huysuz :)

Peki bu kitaptaki asıl konu ne? Kellen'in büyü gücü hızla düşerken, belirleyici sınavlar yaklaşmıştır ve o esnada bu halkın başındaki yöneteci diyeyim, prens ölmüştür. Onun yerine birinin seçilmesi gerekir. Seçilecek kişi büyük ihtimal Kellen'in babasıdır ama adamın büyük rakibi var ve bu rakibin oğluyla Kellen hiç anlaşamıyorlar. Tam da bu karmaşada Ferius gelip Kellen'i ölümden döndürecek ve asıl o zaman ortalık şenlenecek.
Keşke devamı da çevrilseymiş. Kellen'in gelişimini ve Ferius'un daha neler yapabileceğini merak ediyorum doğrusu.

*İskambil destesi benzetmemi Tarot gibi de düşünebiliriz. Çizimlerdeki ayrıntılar önemli olduğu için. Zaten kitabın içinde de birkaç büyük çizim var.

*Yazarın bu seri dışında başka kitapları da varmış. Tabii onlar da çevrilmemiş :(

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

21 Temmuz 2021 Çarşamba

Okudum: Salgın 34 (Melis Büyükplevne)

 



Adı: Salgın 34
Yazar: Melis Büyükplevne
Sayfa: 184
Fiyat: 17,75 tl

Bu kitaba nerede rastladım, nereden aldım hiç hatırlamıyorum. Konusu ilgimi çekmiş olmalı. Sayfa sayısı kısa bunu farketmemişim sanırım, kısa olunca ayrıntı da az oluyor, olaylar da. Öyle de oldu. Kendi içinde sürükleyici ama tam doyurmayan bir eser.

Olay İstanbul'da geçiyor, kapaktan da anlaşılacağı üzere. Ama okurken hemen şehirden bahsetmiyor. Uzunca bir süre sonra geçiyor İstanbul adı. Kitabın hemen başında yayılıyor virüs. İnsanlar tuhaf canavarlar görüp bayılıyorlar, bazıları salgına yakalanmıyor ama toplumun büyük kısmı yakalanıyor ve zombiye dönüşüyorlar. Bildiğimiz zombi gibi değil de biraz daha kafası çalışan cinsten. 

Ana karakter Ozan sanırım ama diğerlerinden öne çıkmıyor pek, onlarla eşit önemde gibi. Ozan bu salgın başında sevgilisiyle ve kızın bir iş arkadaşıyla bir koşuşturmacaya giriyor. Zamanla yolları birkaç karakterle kesişiyor ve küçük bir ekibe dönüşüyorlar. Bu ekip sürekli yolculuk ve kaçış halinde. Buralarda bazı hatalar var. Mesela kimsenin telefonunun şarjı bitmiyor. Kimse gittiği yolu ve varış yerini bilmiyor. Hemen kayboluyorlar ve hemen de birileri ölüyor. Çok sıkıştıklarında hemen bir yardım görüyorlar ya da sığınacak bir yer buluyorlar..

Neyse hataları bir kenara bırakırsak, sonlara doğru şaşırtıcı şeyler olacak. Ama dediğim gibi kısa bir kitap ve ayrıntısı az. Yani karakter derinliği, etrafın betimlemesi, mevsim vs bunlar hafif düzeyde. Haliyle hızlı okunuyor ve çabuk bitiyor. Sevdim mi, bilemiyorum.

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

19 Temmuz 2021 Pazartesi

Okudum: Kabil'in İşareti (Tom Knox)

 



Adı: Kabil'in İşareti
Orj. Adı: The Marks of Cain
Yazar: Tom Knox
Sayfa: 447
Fiyat: 20,3 tl

Tom Knox'tan daha önce Yaratılış Sırrı'nı okumuştum. Dehşet verici olsa da sürükleyiciydi. Kabil'in İşareti de aynı şekilde, korku gibi değil de vahşet diyebilirim. Bazı rahatsız edici sahneler var ama inadına sürükleyici. Ne olacak diye merak ederek hızla, heyecanla okudum. Ama bu yazardan bu kadar yeter bana. Daha birkaç kitabı varmış daa okumayacağım.

Olay birkaç koldan ilerliyor. Ana karakter David. Anne-babasını erken yaşta kaybediyor ve sadece büyükbabası kalıyor akraba olarak. O da yaşlılıktan ölmek üzereyken David'e garip bir miras bırakıyor. 2 milyon dolar ve bir harita. Harita bir defineyi göstermiyor. David bu haritayla kendi kökenlerini öğrenecek, zira geçmişe dair neredeyse hiçbir şey bilmeden büyümüş. Kendini yarı İspanyol zannetse de macera ilerledikçe öyle olmadığını görecek. Şoktan şoka girecek desek yeri.

Diğer tarafta bir gazeteci var. Tuhaf bir cinayetin haberini yaparken yeni cinayetlere de tanık olacak ve bunların arasındaki ilişkiyi keşfedecek. Burada polis-dedektifleri zayıf buldum. Sadece gazeteci çözüyor sanki olayları. Polisler çok da uğraşmıyorlar. Neyse bu gazeteci, adı Simon, ailesinin de tehlikeye gireceği işlere bulaşacak. O da karmaşık bir maceraya atılacak ve yolları David ile kesişecek.

Kitabın ana ilerleyişi bu iki kişi üzerinden. Yan karakterlere girmeyeceğim. İşin macera kısmıyla ilgilensem de kitapta ayrıntılı bilgiler de var. Basklar, Cagotlar, Naziler, kiliseler, insanın evrimi gibi pek çok konuda hem tarihi hem de bilimsel açıklamalar mevcut. Ayrıca bu maceralı koşuşturma içinde pek çok ülkeye de girip çıkacaklar, sadece Avrupa değil Afrika'ya da uzanacak hikayenin ucu. 

Heyecanı bol bir okumaydı. Kanlı ve ürpertici cinayetler/saldırılar biraz daha hafifletilebilirmiş aslında, uykularım kaçmadı belki ama bu kitabı benden başka okuyanlar da oldu ve onlar daha olumsuz etkilendiler.  

*Kabil'in İşareti ne peki? Öyle bariz bir şey değil aslında. Biraz daha yaratılışı sorgulamak olarak bakıyor yazar olaya. Zaten okuduğum öbür kitabında da yaratılışa farklı bakış açısı getirmişti. İsteyen istediğine inanmakta özgür..

*Yazarı Dan Brown'a benzetmişler pek çok yerde. Dan Brown'a ayıp etmesinler, onun kitaplarında bu kadar vahşet yoktu. Tamam film gibi bir anlatım var ama ben bu benzetmeyi pek uygun görmüyorum. 

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

15 Temmuz 2021 Perşembe

Okudum: Replika13 (Jay Kristoff)

 



Adı: Replika13
Orj. Adı: Life L1k3
Yazar: Jay Kristoff
Sayfa: 413
Fiyat: 21 tl

Bu kitabı çok aradım. Sadece ciltli satılıyor ve çok pahalı. Pegasus'un Trendyol'daki güzel indirimini yakalayıp aldım. Tek kitap diye umuyordum ama devamı olacakmış gibi bitti. Zamanla göreceğiz.

Yazarı Illuminae serisinden biliyordum, komikli bir anlatımı vardı, Replika13'te de öyle. Yer yer güldürüyor. Karakterleri hoşuma gitti. Büyük çoğunluk ergen olsa da muhabbetleri veya kaprisleri beni germedi. Özellikle olayların çok karıştığı anlarda hoş espriler vardı. Ortalığı şenlendiren bir de tatlış robot va kiiiı adı Çekirge, onu çok sevdim :)

Uzak bir gelecekte robotların tam olarak dünyayı ele geçiremediği bir zamanda bir kızla başlıyoruz. Adı Eve, robotları tamir edip onları diğer robotlarla dövüştürerek para kazanmanın derdinde. Hasta büyükbabasına ilaç almak tek amacı. Böyle bir ortamda başlıyoruz ama kızın geçmişini kendisi bile tam bilmiyor. Bir gün bir dövüş sırasında dev bir robotu kuvvetli bir çığlıkla durdurunca herkes bu kızın peşine düşecek. O da kaçmaya çalışırken yüzleri tanıdık gelen birkaç insansı robotla karşılaşacak ama kim olduklarını hatırlamayacak. Birisi başına vurunca bazı anılarını hatırlayacak ve hayatındaki yalanlarla yüzleşmeye başlayacak.

Bundan sonrasını anlatmayacağım, zaten arka kapak da baya ayrıntı veriyor. Ana karakter Eve'in etrafında gelişecek her şey. Kız tüm anılarını tek bir bölümde hatırlamıyor. Geçmişini parça parça öğrenecek ve her anı onu derinden sarsacak. Tabii bu süreçte insansı robotlar nasıl yapılmış, her şey çığrından nasıl çıkmış, bunları da okuyarak öğreneceğiz. 

Ben sevdim. Son derece sürükleyiciydi, anlatımını da beğendim. Ama bazı yazım hataları vardı, hatta birkaç yerde karakterin adı yanlış yazılmış, birkaç yerde eksik kelimeler de vardı. Ben kendimce tamamladım, olayı anlayamayacak kadar rahatsız edici değildi ama bu yayınevinde de böyle tatsızlıklar olmasın yani :/

Kitabın dış kabı çok havalı da içi çok demode. Dıştaki göz tasviri önemli.

*Neden Replika13? Bunu kitabın sonunda çok net bir şekilde anlayacağız. Oralar epey şaşırtıcı..


* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

11 Temmuz 2021 Pazar

Okudum: Kayıp Tanrılar Ülkesi (Ahmet Ümit)



Adı: Kayıp Tanrılar Ülkesi
Yazar: Ahmet Ümit
Sayfa: 502

Bir süredir okumayı istediğim bir kitaptı. Doğum günü hediyesi olarak almışlar, çook mutlu oldum. Okuma sırasını boşverip başladım hemen :)

Olay Almanya'da geçiyor. Cemal adında bir Türk öldürülüyor, cinayet sahnesi epey ayrıntılı. Adamın kalbini çıkarıp eline koymuşlar ve yanındaki duvarda Zeus resmi var. Yani cinayetin bir ucu Yunan mitolojisine dokunuyor. Olayı çözecek polis ekibinin başında bir Türk var, adı Yıldız. Yıldız Almanya'da doğmuş, ailesi Türk. Onun da geçmişi yer yer anlatılacak. Zaten kitap uzun ve boy olarak da büyük. Oldukça uzun soluklu bir roman bu.

Kitapta pek çok karakter var. Cinayeti araştırırken Cemal'in ailesi ve aile içindeki kavgalar ele alınacak. Başta anlam veremedim adamın ailesini bu kadar didiklemelerine. Ama olay onlar üzerine kuruluymuş. Okudukça anlıyoruz. 

Bölüm aralarında Zeus'un hikayesi var. Taa en başından anlatıyor. Dünyanın oluşumunda :) Yunan Mitolojisini hiç bilmeyenleri sıkmaz belki ama benim gibi az biraz bilenleri  biraz sıkabilir bu bölümler. Yine de atlamadım. Hepsini okudum. Kitap güzel, sürükleyici. Katili hemen bulamıyorlar, işler karışıyor epey. Kendimce tahminlerim vardı ama herkes hem masum hem de katilmiş geliyor. Hep bir şüphe..

Kitabın sonlarına doğru çok tanıdık biri dahil olacak. Onu görmek bile mutlu edecek bizi.

* Yazarın eski eserlerinden Patasana'nın akışına benzettim ben bu kitabı. Onda da aralarda farklı tarihsel bölümler vardı.

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

3 Temmuz 2021 Cumartesi

Okudum: Tutsak, Yolcu, Sahte (Erin Bowman)



Adı: Tutsak
Orj. Adı: Taken
Yazar: Erin Bowman
Sayfa: 351
Fiyat: 20,5 tl

Yazarın Salgın ve Bağışıklık kitaplarını okuyup çok beğenmiştim. Bu serisini de Trendyol'da gördüm, ilgi çekici bir konusu var ama tamamen özgün değil. Birkaç seriye benzerlikleri olsa da işlenişi güzel. Merak ettiriyor.

Duvarların arasında bir yaşamla başlıyor. Geçmiş pek bilinmiyor. Burada erkekler 18'ini geçemiyor. Ölüyorlar mı o da bilinmiyor. 18. doğum günlerinde, ortadan kayboluyorlar. Haliyle kadın sayısı çok fazla ve nüfusun devamı için evlilik değil de eşleştirme ve çocuk yapma üzerine bir düzen kurulmuş. 

Ana karakterimiz Gray adında bir erkek. Abisi 18'inde ortadan yok olunca Gray oradan kaçmanın yollarını arıyor. Sevdiği bir kız var, Emma. Emma ona yüz vermiyor. Bir şekilde anlaşıp eşleşiyorlar ama Emma'nın karakterin çok beğenmedim. Kitabın sonlarına doğru gelişen olaylar etkiledi tabii beni Emma konusunda.

Gray oradan kaçmayı başaracak ve içinde bulunduğu ortamın büyük bir deneyden ibaret olduğunu öğrenecek. Tabii burada kimlere güveneceğini de iyi seçmeli. Bazı karakterler tabii ki ölecek. Kitabın sonlarına doğru bu deney hakkında bir şey öğrenecekler ve bir yolculuğa başlayacaklar.

Genel olarak sürükleyici bir anlatımı olsa da benim isteksizliğim yüzünden 15 günde bitirebildim. Karakterlerin çoğunun 15-25 yaş arası olması sebebiyle tavırlar haliyle ergenlik yüklü, o yüzden sinirlenmeden okunmalı..

*Bir yerlerde hastalık salınacak sivil halka. Yazarın kurgularını virüslere dayandırması sıkıcı olmaz umarım, ilerleyen süreçte.
**Benzer serileri söyleyeyim: 
    Duvar içinde yaşam - Labirent (Maze Runner), 
    Virüs ve aşı muhabbeti - yazarın Salgın kitabı,  
    Yaşamın bittiği bir yerde yaşam belirtileri - Açlık Oyunları (13. Mıntıka)
    Neden bilmiyorum, Uyumsuz (Divergent) serisine de benzettim. 




Adı: Yolcu
Orj. Adı: Frozen
Yazar: Erin Bowman
Sayfa: 351
Fiyat: 20,5 tl

İlk kitabın sonunda Gray, isyancılardan bir ekiple yolculuğa çıkmıştı. Hayatın bittiği bir deney grubuna doğru. Orada yaşayanlar olduğunu düşünüyorlar, yeraltında. Sevimsiz bir kadın uyarıyor bu ekibi. Vahşidir o insanlar diye, kadını takan olmuyor. Kadın haklı çıkıyor valla. Sadece vahşi olsalar neyse de büyük cahillik var bir de. Konuşmaları da değişmiş, dilimize biraz komik çevirmişler. Ara ara gülümsetiyor.

Şimdi bu vahşilere varana kadar arada epey maceralı bir yolculuk yaşıyorlar. Zaman zaman Birlik elemanlarına yakalanıyorlar. Her zorluktan sonra birkaç kişi ölüyor maalesef. Vahşilerle başa çıkmayacaklar epey bir süre. Sonrasında biraz mucize olacak kurtuluşları. Asıl isyancılarla birleşecekler diyeyim.

Bu kadar hengamenin arasında Frank'in Sahte'leri de çokça kafa karıştıracak. Adam bildiğin insan kopyalıyor, oldukça da başarılı. Bazısının Sahte olduğunu çook geç anlıyorlar. O kadar iyi gizliyor onlar kendilerini. Asıl 3. kitaptaki Sahte'yi merak ediyorum ben. Bir ters köşe varmış. Beni çok şaşırtması lazım yoksa seri vasatın bir tık üzerinde ilerliyor. Özellikle Gray'in 2 kız arasındaki med-ceziri beni fena baydı. 2 kişiyi de çok sevemezsin, biri daha özeldir. Onu seçmen gerekir. Gray'e neden bu kadar kararsızlık yüklemiş yazar, anlamıyorum. Ergense ergen, bu tutarsızlığı 3. kitapta da devam ederse çok sıkılırım bak.

*Kitabın orijinal adının, kitabın içeriğiyle alakası var mı anlayamadım. Donmakla ilgili bir konu işlenmedi, donarak ölen yok. Tamam bi ara denize düşüp titrediler epey ama kitap ismi olacak kadar da üzerinde durulmadı sanki. Neyse..




Adı: Sahte
Orj. Adı: Forged
Yazar: Erin Bowman
Sayfa: 366
Fiyat: 20,5 tl

Son kitabı da yine 2 haftada okuyabildim. Konuyu bilsem de nerede kaldığımı çoğu kez hatırlamıyordum, okurken anlaşılıyor neyse ki..

Direkt amacı söyleyeyim, yönetimi devirmek. Burada yönetim Frank oluyor. Zaten distopyaların çoğunda otoriteye başkaldırı oluyor, burada da böyle. Ama seriyi yermek için söylemiyorum. Benden kaynaklı olarak hızlı okuyamadım ve kendimi çok kaptıramadım. Yoksa güzel ve akıcı bir seri olduğunu düşünüyorum.

Evet Frank'i devirecekler ama aldıkları yollar ve riskler önemli. Kimin Sahte'sinin üretildiğini bilmiyorlar ve tam bir güvensizlik hakim. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere pek çok Sahte çıkacak karşılarına. Bazen şaşırtacak bizi. Bazı sevimli karakterler ansızın ölecek. Türlü stratejilerle girecekler şehre. Ayrıntıya girmeyeceğim. Keşke tam anlamıyla tadına vararak okuyabilseydim. Böyle biraz yavan oldu benim için.

*Kitabın orijinal adının da bir manasını bulamadım. Demir dövmek gibi bir anlamı çıkıyor çevirince ama Sahte ismi tam uymuş..

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

1 Haziran 2021 Salı

Flormar Full Color Oje FC22 Grass Juice

 






Flormar Full Color Oje FC22 Grass Juice

Bir arkadaşımın ojesi, bir deneyeyim dedim. Sevmedim ben bu rengi. Yeşil değil, sarı hiç değil, bir garip ton. Elimde güzel durmadı.
İlk iki foto gün ışığında, diğerleri lamba..

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He