21 Şubat 2022 Pazartesi

Okudum: Beşinci Mevsim, Sütun Kapısı ( N. K. Jemisin) Kırık Diyar Serisi

 



Adı: Beşinci Mevsim
Orj. Adı: The Fifth Season (The Broken Earth #1)
Yazar: N. K. Jemisin
Sayfa: 490
Fiyat: 18,15 tl

Kitabı alalı uzun zaman oldu. Nereden aldığımı hatırlamıyorum. Ama güzeldir diye 2. sini de almışım, öylece bekliyorlardı okunmayı.

İsminin garip bir havası var, kapağı çok mistik, konusu da değişik. Hepsi birleşip çekmiş beni. Fantastik bir kurgu ama anlatım çok tuhaf, biraz yorucu. Sanki kendi kendine söylenir gibi. Bölümler arası değişimler biraz ani ve olay anlatımı şahsın iç sesi gibi. 'Onu sevmiyorsun ama yüzüne de vuramıyorsun, gülümsüyorsun' gibi cümlelerle dolu. Şahıs ve yer isimleri de sıradışı olunca başlarda anlayamadım pek. Bırakmayı düşündüm ama '2.si de var, o kadar para vermişim, az daha okuyayım' derken sarmaya başlıyor. Bırakamadım gerçekten.  

Okudukça kafamda minik bir tahmin oluştu, başlarda 'ne alaka' desem de okudukça tahminim desteklenmeye başladı ve bir yerden sonra 'tam da düşündüğüm gibiymiş' mutluluğunu yaşadım.

Gelelim konuya. Olay bizim dünyamızda geçiyor sanırım ama yer isimleri ve yıl/zaman çok farklı. Bu dünyada normal insanlar ve bazı yetenekleri olanlar var. Bu yeteneklilerden biri orojen. Coğrafyadaki dağ oluşumundan yola çıkın, tüm toprak anayı, kayaları, fayları ve daha da dibe, ne varsa hepsini hisseden/duyumsayan ve beynindeki bir bölgeyle tüm bunları yönlendirebilen, kısacası deprem yaratan veya onu durduran kimseler, orojenler. Orojenleri halk sevmiyor çünkü onlar bulundukları yere felaket getirebiliyorlar. Orojenlerin keşfedilmesi, eğitilmesi ve kontrol altında tutulması önemli. Kitapta buralar oldukça detaylı anlatılıyor.

Kitap 3 karakter üzerinden ilerliyor. Hepsi kadın. Birinin adı Syenite. Bir orojen, görevinde yükselişte ve kendinden daha yetenekli bir orojenden çocuk yapması gerekli. Maalesef. Bu kitapta aşk falan yok söyleyeyim. Bağlılık var daha çok, mecburi gibi. Çok da umurlarında değil zaten bunlar. Her an bir yerlerde deprem olabilir, yer yarılabilir, mevsim değişebilir ve insanlık yine son bulabilir. Hep bu tedirginlikte ilerliyorlar. Syenite ve mecburi partneri tuhaf bir göreve gönderiliyor. Uzak bir sahilde bir liman tıkanmış. Oradaki mercanları temizleyecekler. Mercanların altında büyük tehlike varmış meğerse.

Diğer karakterimiz küçük bir kız, adı Damaya. Ailesi sevmiyor bu kızı, zaten orojen olduğu farkedilince bir ahıra kapatıyorlar. Merkezden birinin gelip onu götürmesini bekliyorlar. Kızın kendini tanıması, eğitim alması, Merkez denen yer.. Damaya ile keşfedeceğiz. Merkez de masum bir yer değilmiş, kurtlar sofrası resmen. Neyse ki Damaya uyanık bir kız. Aklını kullanıyor oralarda.

3. karakterimiz yetişkin bir kadın. O da orojen ama yaşadığı yerde bu özelliğini bilen yok. Adı Essun. 2 çocuğu var ve ikisi de orojen olunca kocası deliriyor. Çocuklardan birini öldürüyor diğerini de alıp kaçıyor. Essun da bunalımdan çabuk çıkıp adamın peşine düşüyor. İç ses konuşmasını en çok yapan Essun, çok görmüş geçirmişliğine veriyoruz bunu da. Essun'un yolculuğu en tuhaf olanı. Yer yer dramatik şeyler olsa da oldukça merak uyandırıcı. 

Orojenler, yeteneklerini kullanma biçimleri ve yeryüzünde meydana gelen depremsel felaketler en çok kafa karıştırıcı yerler. Okudukça alışıyorsunuz da çok sancılı oluyor ya. Gerçekten tatil zamanlarında okunması gerekiyor bu serinin ya da işin gücün az olduğu dönemlerde. Yoksa fırlatıp atarsınız :)

Mevsimlerden bahsetmedim. Kitaba adını veren, en korkulan mevsimmiş sanırım. Daha çok çağ gibi düşünün. Mevsimler arası bin yıl da sürebiliyor. Düzenli bir akış yok. Oluşan felakete göre şekilleniyor o mevsimin adı. Çoğu zaman insanlığın sonu oluyor ama bir yerlerde yaşam yeniden bir yolunu buluyormuş. 




Adı: Sütun Kapısı
Orj. Adı: The Obelisk Gate (The Broken Earth #2)
Yazar: N. K. Jemisin
Sayfa: 473
Fiyat: 22,6 tl

İlk kitapta bahsetmediğim bir grup vardı: Muhafızlar. Onlar önemli. İnsan gibiler ama ölümsüz gibiler. Orojenlerin yeteneklerini sınırlayacak güçlere sahipler. Tamamen kötü diyemem bu gruba. Zira Damaya'nın muhafızı biraz daha insani. 2. kitapta ona fazla yer verilecek. Bir yerlerde hafıza kaybı gibi bir şey yaşayacak ve olmadık bir zamanda hikayemize dahil olacak. 

Ayrıca burada Essun'un kızı Nassun'u da okuyacağız. O annesinden bile güçlü bir orojen ama henüz farkında değil. Zamanla gelişecek. Tabi bu evrendeki kaosun ne olduğunu da az da olsa öğreniyoruz. Meğerse geçmişte bir şey olmuş ve Ay Dünya'dan kopmuş. Çok uzun bir yörüngeye düşmüş. Ara sıra Dünya'ya yaklaşsa da Dünya'daki tüm felaketler bunun yüzündenmiş. Toprak Baba, Ay'ı özlüyormuş. İnsanlara bu yüzden kızmış. 

Essun kızına ulaşmaya çalışırken onun peşine küçük bir çocuk takılıyordu. Garip bir çocuktu o, adı Hoa. Yemek yemez, pek uyumaz, insan gibi görünse de aslında değil. O bir taşyiyen. Bu da kitaptaki yetenekli gruplardan biri. Taşyiyenler ölmez. Heykel gibidirler, ağırdırlar, birbirlerini yok edebilirler ama yüzyıllar içinde tekrar ortaya çıkarlar. Kimse sevmez onları. Ama nedense her güçlü orojenin yakınında bir taşyiyen oluyor. Gözü gibi koruyor orojenini. Tam çözemiyoruz bu grubu. Ama hikayemizde önemli rolleri var onlarında.

Kitaptaki kaosun sebebinden bahsettim. Bunu Essun'a anlatıyorlar ve istiyorlar ki Ay'ı geri getirsin, eski yörüngesine oturtsun vee mevsimler son bulsun. İnsanlık eski haline dönsün. Peki şekerim :) Essun'un bunu yapması için daha çok şey öğrenmesi gerek ve tekrardan söylüyorum kitabın anlatımı gerçekten yorucu. Anlamak için ekstra çaba gerekli. Merak uyandıran tarafları olmasa kendimi böyle yormazdım. Ama beğenmeyen, kötüleyen hatta söven o kadar çok okur var ki ve o kadar haklılar ki :)

3. kitap varmış. Dilimize çevrilmemiş. 


Kitabın uzun bir açıklaması var vikipedide. Üşenmedim translate'te çevirdim. Kelime sınırı varmış. Paragrafları bölüp öyle çevirdim. Güzel çevirdiği için 3. yü beklememe gerek kalmadı, konuyu anladım hatta nasıl biteceğini/bittiğini de öğrendim. Artık kafam rahat. Ha bir kaç kişi ölecekmiş, Ay'ı eski yerine oturtmak kolay değilmiş, ağır bedel ödenecekmiş. Ödeyin, ben yoruldum.

*Sütun Kapısı nedir? Kaçık orojen Alabaster'in teorisine göre, güçlü orojenlere bazı özel sütunlar yaklaşırmış. Havada süzülürlermiş. Syenite'inki ametistti. Neyse bunlardan bir sürü varmış ve hepsini bir araya getirip büyük bir güç alanı oluşturup işte önemli bir şeyler yapılabilirmiş. Bunun genel adı gibi bir şey.  Ben olsam Obelisk'i sütun diye çevirmezdim.

*Damaya'nın Muhafızı Schaffa için şöyle bir benzetme yapacağım. Merdivenler Kenti'ni okuyanlar için. Oradaki Sigrud karakterinin neredeyse kopyası. Sadece tip olarak değil, karakterin yaşantısı hatta kaderi bile aynı. Kitaplar arası dejavu diyelim :)

** Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

9 Şubat 2022 Çarşamba

Okudum: Halaskar (Ş. Yüksel Yılmaz)

 



Adı: Halaskar
Yazar: Ş. Yüksel Yılmaz
Sayfa: 301
Fiyat: 21 tl

Yazarın daha önce M4Y4 serisini okumuştum. Beğendiğimi hatırlıyorum. Bu kitabı daha sonra yazmış. Konusu ilgimi çekti ve aldım. İyi ki de almışım. 3 günde bitirdim. Çok sürükleyici ve film gibi bir anlatımı var. Sadece bilim kurgu değil macera da içeriyor, yer yer gülümsetiyor, düşündürüyor, pek çok duyguyu barındırıyor. Seversiniz.

Dünyamızın vadesi dolmuş, insanlık yeni bir gezegen arayışında. Semele adında bir gezegen keşfediyorlar, milyon yıl uzaklıkta. Dünyaya eşdeğer bir cennet. Gitmesi zahmetli, iletişim sıkıntılı. Bir şekilde orayı hem araştırmak hem de insanlara hazırlamak için önceden süvari adı verdikleri eğitimli askerleri gönderiyorlar. İleri teknoloji aletlerle donanmış bu kişiler Semele'yi insanlara hazırlayacaklar ve araştırma yapacaklar. 

Semele'de yaşam var. İnsan gibi zeki varlık yok ama oradaki canlıları araştırıyorlar. Vahşilerin neslini tüketmekle uğraşırlarken süvarilerden biri bizim ana karakterimiz oluyor. Kendisi Türk. Adı da Serkan. Biyolog ayrıca. Araştırmaları sırasında çay ve kahve bitkileri de bulmuş. Mecburen yalnız çalışıyor ve kendince yaptığı işin keyfini çıkarırken üstlerinden bir görev geliyor buna. Ona yakın bir bölgedeki diğer askeri gidip kontrol etmesini istiyorlar. O askerden bir süredir haber alınamıyormuş. Serkan içinden söylene söylene bir yolculuğa çıkıyor. Garip bir gezegende elbette garip şeyler olacak. Onun yolculuğu oldukça maceralı, yer yer komik. Ona arkadaşlık edecek sevimli bir yavru hayvan da çıkıyor ortaya. Türü dünyamızda yok ama o yavruyu çok seveceğiz. Serkan'a pek çok yerde yardım edecek o.

Kitap sadece Serkan'ın yolculuğundan oluşmuyor. O bu yolculukta aşkı da bulacak. İşin büyüsünü kaçırmamak için devamını anlatmayacağım. Şöyle diyeyim, Semele'de yalnız değiller. Süvarilerin hepsi aynı iyimser amaçlarla çalışmıyorlar ve her canlı Serkan'ın evcil arkadaşı gibi uyumlu değil. Arkada dönen daha büyük oyunlar da var, bunları okudukça göreceğiz. Benim elimden düşmedi. İşi gücü bırakıp okudum. Böyle bir kitaba ara vermek haksızlık olurdu. Keşke uzun bir seri olsaymış. O gezegene ve oradakilere daha bir doysaymışız. Bana az geldi, bitince boşluğa düştüm. Bunun üstüne ne okusam biraz keyifsiz olacağım sanırım.

Yazarı da ayrıca tebrik ediyorum. Gerçekten film tadında heyecanlı bir macera sundu bize. Hayalgücünü sevdim.

*Halaskar nedir? Direkt çeviride 'kurtarıcı, kurtaran' anlamını veriyor. Arapça kökenli sanırım. Bu kitaptaki anlamı da buna benziyor aslında. Semele'yi insanlığa hazırlayacak kişilere halaskar diyorlar. Serkan da bunlardan biri.

*Benzettiğim eserleri söyleyeyim. Semele gezegen tasviri (Avatar-Pandora), Uzay ve başka gezegene yerleşme (Beth Revis-Evrenin Ötesi) (Scott Sigler-Uyanış)  Serkan'nın yolculuğu, kullandığı araç (Marslı)
Ayrıca süvarilerin zırhları ve onlara takılan yapay zeka işlevi de pek çok eserde benzerlik gösteriyor. Yine de kendi içinde özgün bir kitap olduğunu düşünüyorum. 

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He