22 Şubat 2021 Pazartesi

Okudum: Destanlar Çağı, Kılıçlar Çağı (Michael J. Sullivan)



Adı: Destanlar Çağı
Orj. Adı: Age Of Myth
Yazar: Michael J. Sullivan
Sayfa: 413
Fiyat: 18 tl

Çok güzel bir seriye denk geldim. Tamamen orijinal bir konusu var diyemem ama okurken mutlu oldum çok. Bambaşka fantastik bir dünya. Anlatımı hem çok akıcı hem de eğlenceli. Karakterlerin tepkileri güldürdü beni pek çok kez. İncelikle yazıldığını düşünüyorum. Zaten önsözde yazar biraz açıklamış kendini. Tüm seriyi yazıp bitirip öyle bastırmış mesela. Kitabın sonunda da yazım aşamalarından bahsetmiş. Okurken sevdiriyor kendini.

Farklı bir dünyadayız. Pek çok ırk var. Her ırkın ismi de garip. Zamanla isimlere alışacağız. Zaten başlarda öyle çok karmaşık gitmiyor. 2-3 karakterle ilerliyor bir müddet. Tanrı olmayan ama tanrı sanılan büyülü bir ırk var: Fhrey'ler. Onların da başı var, yönetici gibi Feyn. Bunlar en üstün ırk ama kendi içlerinde de sınıflama yapmışlar ve en üstün biziz diyen tarafın zalimlikleri yavaş yavaş çıkacak ortaya.

Normal insanlar Fhreylere göre hayvandan farksızlar. Baya basit görüyorlar onları. Ama insanları hafife almayın. Bu dünyada insanlara Rhun deniyor.  Bir gün bir Rhun, bir Fhrey'i öldürüyor. Amacı falan yok, olaylar öyle gelişiyor. Bu kişinin namı yayılıyor, Tanrı Katili diye. Fhreyler tanrı gibi görülüyordu ya hani. E ölebiliyormuş bunlar, diye bilinç sıçraması olacak.

Bu dünyadaki sıradan yaşamın kırılma noktası o Fhrey'in ölümü evet. Sonrası epey maceralı ve eğlenceli. Tanrı Katili Raithe, yanına birini daha alıp ortadan kaybolmaya çalışacak ama tüm heyecanlı olayların da ortasında bulacak kendini. Karşısına da hep enteresan tipler çıkacak. Persephone'u sevdim mesela, güçlü bir kadın. Mistik Suri de çok gizemli ve  kendince hoş bir aurası var..

Kitaptaki gizemler yeri geldikçe işlendiği için merak hiç bitmiyor. Bu seri 6 kitapmış aslında ama dilimize 2 tanesi çevrilmiş. Umarım diğerleri de yakın zamanlarda çevrilirler.

*Kapaktan çok etkilendim. O büyük ağaç önemli, arada gidip ona soru soracaklar. Ağacın önündeki figürler de kitabın ana karakterleri.




Adı: Kılıçlar Çağı
Orj. Adı: Age Of Swords
Yazar: Michael J. Sullivan
Sayfa: 490
Fiyat: 22,5 tl

İlk kitaptan tanıdığımız karakterlerle devam ediyoruz. Önemli bir olayla başlıyor kitap. Sevdiğimiz bir yapıya bir şey olacak, üzüleceğiz. Sonrasında bir yolculuk başlayacak. Persephone kendi ırklarının Karrel'ini seçmek istiyordu, yani kahramanını. Fhreylere karşı savaş açıp onları yenmek istiyordu. Bu amaç için tüm insan klanlarının liderlerini toplamayı planlıyor. Persephone'u pek çok zorluk bekliyor bu yolda. 

Sevimli grubumuza 3 tane de Dergh katılacak, yani cüceler. Bunlar orta dünya evrenine benzetilebilir. Fhreylere de elf diyorlar zaten bazı bazı. Neyse bu benzetme çok mühim değil. Ama Derghlerin meşhur  dağ altı şehrine bir iblis dadanmış bak bu biraz Smaug gibi işte :)

Bahsi geçen 3 cüce biraz cingözlük yapıp Persephone'u kendi şehirlerine gitmeye ikna ediyorlar. Persephone ve arkadaşları o iblisi yok ederlerse, insan ırkına Kılıç verebileceklerini söylüyorlar. Vaat vermek kolay. Cücelere güvenmemek gerek. Ah neler neler gelecek başlarına. Kitaba adını veren kılıçlar işte bunlar. Elde etmesi öyle zorlu olacak. Persephone'u zekasından dolayı tebrik ettim gerçekten. 

Okuması keyifliydi. Orta dünya evrenine benzetip durup da can sıkmaya gerek yok. Bu hikayenin de kendi içinde özgün tarafları var. Zevk almalı..

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He

5 Şubat 2021 Cuma

Okudum: Kum (Hugh Howey)



Adı: Kum
Orj. Adı: Sand
Yazar: Hugh Howey
Sayfa: 344
Fiyat: 17,5 tl

Yazarın Wool serisine bayılmıştım. Kum için de güzel övgülere denk geldim ve okudum. Tabii seri değil tek kitap. Devamı var mı yok mu tartışılmış birkaç yerde, çok açık uçlu bitmiyor ama ben tek kitap olarak yazıldığını düşünüyorum. Zira birkaç yerde olaylar hızlı gelişiyor ve sonuca çabuk bağlanıyor. Seriye dönüştürülebilirmiş aslında, her kardeşin başından geçenler uzatılsa olurmuş, ayrıntıya boğulabilecek kadar iyi yerler vardı..

Dünyamıza bir şeyler olmuş ve bildiğimiz tüm şehirler çok çok derinlerde kalmış. Tonlarca kum yağmış üstlerine, her yer çöl. Yağmur yok. Sanırım tarım da yok. Birkaç tavuk geziniyordu çadırların etrafında o kadar. İnsanlar tabii uyum sağlamışlar bu hayata ama mutlu değiller. Her an ölebilirler, susuzluktan, açlıktan veya kuma gömülüp kalmaktan, havasızlıktan.

Popüler bir meslek türemiş: Kum dalgıçlığı. Öyle kürekle kumu eşeleyip dalmıyorlar, okuyunca en şaşırdığım şey buydu. Özel bir tulum giyip oksijen tankıyla dalıyorlar. Kumu yarmak içinse tulumun elektrik düzeneğini kullanıyorlar. Kumu kendi etraflarından itiyorlar yani kabaca. İlginç bir teknoloji. Birkaç bölüm okuyunca benimsiyoruz hemen. Tabi aşağıya indikçe tank dolu olsa bile nefes almak güçleşecek ve kuma gömülüp çıkamayanlar epey fazla.

Ana karakter Palmer gibi gösterilmiş ama hikaye sadece onun üstünden ilerlemiyor. Palmer, kardeşleri ve annesi de dahil, bu aile üzerinden  gidiyor. Aile dağınık ama konu ilerledikçe zaman zaman bir araya gelecekler.

Kum dalgıçlığının da ne işe yaradığını söyleyeyim. Dipte kalan evlerden ve eski yerleşim yerlerinden malzeme topluyorlar. Değerli eşya olması önemli değil. Her türlüsü iş görüyor. Bazen bir iç çamaşırı bile. Amaç hiç kimsenin keşfetmediği derinliklerden daha farklı şeyler çıkarabilmek.

Güzel bir konusu var, daha devam edip de heyecanı kaçırmak istemem. Arada argo kelimeleri kullanmayı tercih etmiş yazar, bir şey diyemiyorum. Genel olarak beğendim evet.

* Kitaplarımı ve diğer eşyalarımı sattığım dolap hesabım: 

https://link.dolap.com/XU2He