31 Ağustos 2020 Pazartesi

Oje Karıştırma 16

 





Ojeler pahalanınca karıştırıp yeni renklere ulaşmaya çalışıyorum uzun zamandır. Son denememde amacım nar çiçeği elde etmekti, ama eldekiler böyle olunca mecburen pembe çıktı ortaya. Böyle de sevdim, tatlış oldu :)

Kırmızı - Flormar FC09 Noe Love Story
Pembemsi olan - Wen n Wild E479D Casting Call
Turuncu gibi olan - Flormar Pretty 009 elegant Pink

24 Ağustos 2020 Pazartesi

Okudum: Kolomb Macerası (Steve Berry)

 



Adı: Kolomb Macerası
Orj. Adı: The Columbus Affair
Yazar: Steve Berry
Sayfa: 504
Fiyat: 18

Yazarın daha önce 1 kitabını okuyup dilini beğenmiştim. Daha bir çok kitabı varmış, ara ara onları da alıp okumayı düşünüyorum. Çünkü Kolomb Macerası'nı da beğendim.

Kolomb Amerika'yı keşfetti ya da başka birinin yolunu izleyip orayı buldu. Bunu kesin olarak bilmenin yolu yok. Kolomb'u o yolculuğa iten sebepler üzerine kurgulanmış bir roman bu. Kolomb yolculuk için gereken parayı kimden buldu? Kolomb aslında Yahudi miydi? Jamaika'da nasıl bir sır gizledi, arkasında nasıl ipuçları bıraktı? Bunlar kafa kurcalayan sorular. Cevaplarını alacak mıyız? Güzel bir kurgu içinde alacağız evet.

Kolomb üzerinden yürüse de hikaye, sadece onunla ilgili değil. Günümüzden bir kaç kişi daha var başrollerde. Birisi ünlü bir gazeteci. Adamın son yazdığı haber bir şekilde yalanlanıyor ve adamın kariyeri bitiyor. Zaten aile hayatı da kötü gidiyormuş, eşinden boşanmış ve kızıyla da kavgalı. Bir gün silahı başına dayadığında pencereden birisi ona bir şey gösteriyor ve adamımız ölümden dönüyor.

Penceredeki o tuhaf adam da bir Yahudi. Çok zengin ve tuhaf biri. Yahudilere ait çok eski bir hazinenin peşinde. Amacı daha da zengin olmak değil, ortalığı karıştıracak bu adamın amaçları.

Bir de Jamaika'da bir karakterimiz var. O da oranın yerlilerinden ama zengin bir yerli. O da bir çeşit hazine peşinde, parasında değil o da. Bu 3 farklı karakterin aradığı şey aynı yola çıkacak. Birileri birilerini vuracak, birileri ölecek, bir kısmının da hayatı değişecek.

Sürükleyici bir romandı. Kurgu olsa bile tarihi yanı heyecanlı aktarılmış. Beğendim. 

*Gazetecinin kızına da çok sinir oldum. 25 yaşındaymış ama ergenden farkı yok. Parçalanmış aile, sevgisizlik, ilgisizlik insanları ne hale getiriyor. Maalesef böyle çok genç var..
* Kapağı da çok beğendim. Direkt bir deniz macerası anlatılmasa da güzel tasarlanmış.

20 Ağustos 2020 Perşembe

Okudum: Son Sihirbaz (Lisa Maxwell)



Adı: Son Sihirbaz
Orj. Adı: The Last Magician
Yazar: Lisa Maxwell
Sayfa: 540
Fiyat: 7,9 tl

Uzun zaman önce Bursa'da BKM' den almıştım. Fiyatı çok uygundu, konusu da ilgimi çekmiş olmalı ki almışım. Ama baştan söyleyeyim bu kitapta zamanda geri gidip gelmeler var. Zamanla oynanan kitaplara karşı ön yargılıyım biraz, karışık olacaklarını düşünüp almıyorum. Bunu almışım. Çok kafa karıştırıcı çıkmadı neyse ki..

Günümüzde sihirli yetenekleri olan bir grup insanla başlıyor. Her birinin yeteneği başka, sihri sözlerle değil hislerle yapıyorlar. Sihri olmayan insanlardan uzak yaşıyorlar. Eskiden normal insanlar sihri olanları yok etmek istiyorlarmış ama zamanla sihirlilerin güçleri azalmış, halk da bunları unutmuş. Öyle bir düzenden başlıyoruz okumaya. 

Sihirli insanların büyük bir sıkıntısı var. Adına Eşik diyorlar. Yaşadıkları bölgeyi bir çeşit güç hattıyla sınırlayan bir icat bu. O hattı geçmeye çalışan sihirli insanlar, sihirlerini kaybedip ölüyorlar. Ölmeyenler de var ama sihirsiz çok eksik bir hayatları oluyor. Haliyle sihirli insanlar bir çeşit kapana kısılmış gibi yaşıyorlar çook uzun yıllardır. Eşik'i yok etmek istiyorlar haliyle ama onu yok etmek kolay değil. Bunun için çok eski bir sihir kitabına ihtiyaçları var. Kitap kayıp. Onu bulmaları için birini geçmişe gönderiyorlar. Gönderilecek kişi bir kız, adı Esta. Esta'nın zamanı esnetme yeteneği var, slow motion'a benzer bir yetenek, etrafı duruyor, kendi hızlıca işlerini hallediyor. Kız bu yeteneğiyle çok hırsızlık yapmış, yapacak da. Ama bazı sihirli taşlarla kızın yeteneğini güçlendirip onu geçmişe gönderiyorlar. Neredeyse 100 yıl öncesine. Bu sefer işi bir kaç saatlik değil, haftalar sürecek bir görev bu. Kitabı bulacak, kitabı çalmak isteyen ekibe dahil olacak, çalınmasına yardım edecek ve kitabı günümüze getirecek. Kolay gibi dursa da işler en başından ters gidecek. 1900 lere gittiği gibi sihirli taşı küle dönüşecek. Kendine orada yol bulması gerek. Kitabı bulması yetmeyecek, taşı da bulmalı ve Esta orada tanıdığı insanları aslında daha çok sevecek.

Genel olarak beğendim bu kitabı. sürükleyici. Yer yer ters köşeler var. Hatta asıl kötü karaktere oldukça şaşırdım. Hele sonlara doğru daha da şok ediyor. Uzun bir kitap olmasına rağmen hızlı okudum. Şöyle ki kitabın büyük çoğunluğu Esta'nın gittiği 1900 lü yıllarda geçiyor. O yüzden okuması biraz daha rahattı. Sürekli zamanda sıçrayıp dursaydı sıkılırdım. Bu haliyle bile gelecek çok fazla değişiyor. Esta'nın elindeki gazete kupüründen de anlıyoruz. Geçmişte yaptıkları fena halde etkileniyor geleceği. Diyorum ki, iyi ki kendi hayatımızda zaman yolculuğu diye bir şey yok. Olsaydı çıldırırdık..

Kötü haber vermeden olmaz. Kitap SERİ imiş. Evrenin bana şakası sanırım bu. Zaten bir milyon tane kitabın devamının çıkmasını beklerken bir de buna denk geldim ya. Çok sağol!

*Kapak çok değişik değil mi? Sanki tarot kartı gibi. Kapaktaki elin ve oradaki işaretlerin hepsini yeri geldikçe açıklıyorlar.

*Sihirli insanların her birinin farklı yeteneği olması bana birkaç kitabı hatırlattı. Kemik Mevsimi serisi, Yedi Krallık serisi, Bir İz Bırak. Sadece yetenek farklılığı açısından benziyorlar. Konular çok başka..

*Son Sihirbaz kim? Gözüme kestirdiğim her sihirbazı 'bu son olan mı?' diye okudum. Karar veremedim. Seri bitince anlarız belki. Zamanda gidip gelmeler olmasaydı son ölende karar kılacaktım da neyse :)

16 Ağustos 2020 Pazar

Yedigün Blue

 



Yedigün Blue Yaban Mersini ve Portakal aromalı gazoz 1 lt

Çook eskiden mavi kola çıkmıştı, sanırım Pepsi çıkarmıştı. Onu da denemiştim. O günden beri rengi değişik içeceklere karşı zaafım var. Görünce deneyesim geliyor :)

Yedigün Blue bildiğimiz gazozun mavisi olmuş. Tadında portakalı pek hissedemedim. Bana daha çok egzotik meyveli dondurmaları çağrıştırdı, biraz da çocukken çiğnediğimiz kocaman pembe sakızları :) Asit abartı değildi neyse ki, ağzım burnum yanmadı ama şekeri biraz fazla olmuş. Gerisini sulandırıp içerim artık. Bir dee dilimi boyadı, fırçaladım hemen ama pek geçmedi. Yemek yedikçe geçecek sanırım.

Şok'tan aldık, 3,95 tl imiş. Bugün de sıradışı bir şey yaptığımıza göre, mutlu olabiliriz :)

Okudum: Yılanlı Sütun (Jason Goodwin)



Adı: Yılanlı Sütun
Orj. Adı: The Snake Stone
Yazar: Jason Goodwin
Sayfa: 383
Fiyat: 20 tl

Bu yazarı daha önce okumamıştım. Polisiye romanlarının 2.siymiş bu. İlkini görmedim sanırım alırken ama artık bu yazardan bir satır bile okumak istemiyorum.

1830 lu yıllarda Osmanlıdayız. Hadım biri var, adı Yaşim. Artık sarayda çalışmıyor ama dedektiflik gibi şeyler peşinde. Koca İstanbul'da tuhaf bir arkeolog gelip bu adamı buluyor. Arkeolog hazine peşindeymiş ama o kadar karmaşık konuşuyorlar ki anlayamadım tam olarak ne aradığını. Yılanlı sütunun başını da arıyor olabilir ama emin değiliz. Neyse bu arkeolog ölü bulunuyor bir gün. Sonra karısı çıkıp geliyor. O da bir şeylerin peşinde. 

Yaşim'in sürekli ziyaret ettiği ilginç dostları var. Onlara sürekli yemeğe çaya gidip havadan sudan muhabbet ediyor. Bu sohbetler sırasında ölen kişi dahil pek çok şahıstan bahsediliyor ve isimler neredeyse hiç Türkçe değil. Tamam o  yıllarda orada yetmiş milletten insan yaşıyor olabilir de bir tane de mi Türk karakter yok. Neyse.

Anlatım pek akıcı değil, Yaşim efendi dedektiflik yaparken kendi kafasında zınk diye çözüyor olayı ama nasıl çözdüğünü anlatmıyor. Gidiyor biriyle çay içerken bir şeyler ima ediyor ve söylemiş oluyor. Sonra çok önemli bir şeyler olurken birden İstanbul'un güzel manzarasını sayfalarca övmeye başlıyor ya da tam bir olay oluyor, hop Yaşim efendi ayrıntılı salatalar yapıyor filan. Roman içinde bunlar düzgün yerleştirilmemiş, rahatsız ediyor okuyucuyu. Akıcılığı bozuyor. Zaten olay 2-3 semtte geçiyor, her defasında aynı yerleri övüp durmanın da manası neyse anlayamadım. Ben bu kitabı sevmedim. 

Kitabın adı Yılanlı Sütun da, o sütun bu maceranın neresinde onu da söyleyeyim. Kenar süsü gibi kıyıda köşede. Yaşim arada sırada gidip o sütunun önünde dolaşıyor, dalıp düşünüyor. Bir de sütunun başı önemliymiş gibi saklıyorlar, hiç bir işe yaramıyor o, gidip birine veriyorlar da noluyor sanki. Anlamadım yahu. 

Kapaktaki labirentler İstanbul'un altındaki su kanalları. Oraya defalarca gidiyorlar, Medusa'nın ters başını bile buluyorlar. İlginçtir Yerebatan ismi geçmiyor hiç.

Buyrun Yılanlı Sütun. Birkaç yıl önce çekmiştim. Bu kitabı da o günden sonra almaya karar vermiş olmalıyım.


15 Ağustos 2020 Cumartesi

Dexim Powerbank 10.000 mAh

 




Dexim Powerbank 10.000 mAh

Bir yerden hediye gelmişti. Denedim 2 tur. Neler çıktığını yazayım, araştıranlara ışık olsun.

Doldurduğum telefon iPhone 8 plus. Doldururken uçak moduna geçirdim hep. Ama uçak modunun doldurma süresine faydası olmadı aslında pek. Sadece açıp kullanırsam süre uzuyor onu farkettim.

Cihazın iki usb çıkışı var. İkisi de aynı, hız olarak. Üzerinde farklı olduğu yazıyor sanki ama ben fark göremedim.

Her iki çıkıştan da 3'er kez şarj etti telefonu. %10 pil seviyesinde taktım her defasında. 3. ve son şarjda %93'te tamamen tükendi. Bence 10.000 mAh gücü için iyi 3 defa doldurması. Ama doldurma süresi yaklaşık 3 saat sürüyor. Telefonun kendi orj. kablosunu kullandım tabii. 

Cihazın kendisi tamamen tükendiğinde onu doldurmak için yaklaşık 9 saat bekliyoruz. Kutudan adaptör çıkmıyor. Kendimiz bir adaptör bulmak zorundayız. Ben eski şarj cihazlarından birininkini kullandım. Üzerinde 1A yazıyordu. Daha hızlısıyla denendiğinde süre farklı olur muhtemelen, denemedim. 

Üzerinde 4 ışık var, cihazın doluluğu azaldıkça biri sönüyor. Bir de tuşu var, tuşu açmak için kullanmadım hiç, telefonu takınca kendiliğinden açılıyor. Ama çıkarınca kendiliğinden kapanmadı tuşa 2 kez basınca kapandı. Rengini de çok beğendim :)

11 Ağustos 2020 Salı

Golden Lady Mavi Oje ve Güneş Kremi Alışverişi

 




Golden Lady Mavi Oje

Pandemi sürecinde hızlı bir şekilde memlekete dönmüştüm, bir tane bile oje almaz mı insan yanına :( Gidip rastgele bir yerden oje de alamadım, malum çok pahalı ojeler, bir de her renkten var bende, evde unutsam bile. Neyse yaz yaklaşırken güneş kremi alayım dedim, gittigidiyorda daha uygun fiyatlı denk geldi aldım. 

Kargoyu açınca içinden bu oje de çıktı, hediye etmişler, nasıl sevindim anlatamam. Bedava sirke misali, çok da beğendim. Tabi tek katta bulanık bir şey oluyor, 2 kat sürünce güzelleşiyor. Yalnız, şişede renk kodu yok, etiket vs. hiç yok. Biraz baktım internette, kendi sitesini de bulamadım, çıkan görseller de pek güncel değildi. O yüzden numarayı bilemiyoruz. Ama bu rengi seviyoruz :)

*Aldığım güneş kremi de bu:

Yüzüme sürüyorum sadece, kokusu hafif, güzel. Sahillerde takılacak durumum olmadığı için sadece evden çıkarken maskenin dışında kalan bölgeye sürüyorum. Şimdilik yanık yok, kızarıklık veya sivilce vs. de yapmadı. 25 tl idi.

9 Ağustos 2020 Pazar

Okudum: Savaşçı Varis, Büyücü Varis (Cinda Williams Chima)

 
Adı: Savaşçı Varis
Orj. Adı: The Warrior Heir
Yazar: Cinda Williams Chima
Sayfa: 415
Fiyat: 20 tl

Bir zamanlar konusu ilgimi çekmiş olmalı ki listeme eklemişim, fiyatı düşünce de almışım. 'Biraz büyülü şeyler okuyalım canım' deyince de başlamış oldum. Aslında öyle aman aman övülecek bir kitap değil, çok sıradan da değil de adını koyamadığım bir yavanlık var. Kapak tasarımı da tuhaf şekilde boş ya, içinde de sanki öyle bir boşluk var gibi..

Hayal ürünü bir kasabadayız, günümüz Amerika'ında. Sıradan bir lise öğrencisi Jack, okulun futbol takımına girmek istiyor. Buraya kadar normal. Ama Jack doğduğunda bir kalp ameliyatı geçirmiş ve bu yaşına kadar düzenli kullandığı bir ilaç var. Jack ilk defa o ilacı içmeyi unutuyor ve o gün futbol antrenmanında ayarsız bir güç açığa çıkıyor. Sonra Jack aslında büyü yeteneklerinin olduğunu öğrenecek ve bir de o büyülü dünyayı tanımaya başlayacak En yakınlarının aslında hiç de göründükleri kadar sıradan insanlar olmadıklarını anlayacak. Öyle ki Jack, o büyülü dünya için fazlasıyla önemli biri haline gelecek ve peşinde kötü niyetli kişiler düşecek. Tabi yardım da görecek. 

Jack'in savaş eğitimi alması tesadüf değil tabii, hünerlerini sergilemesi lazım. Bir çeşit savaş-dövüş turnuvasına katılacak kendisi, isteyerek değil, zorla. Oradaki rakibi de sürpriz bir isim. Benim ilk tahminim tutmuştu. Belki de o yüzden aradığım heyecanı tam olarak bulamadım. Beni ters köşeye yatıramadı hikaye. Yine de kötü değil, okurken sıkıcı gelmiyor. Yaklaşık 4 günde bitirmişim. Devamı da var, onda karakterler değişecek gibi duruyor, bakalım..



Adı: Büyücü Varis
Orj. Adı: The Wizard Heir
Yazar: Cinda Williams Chima
Sayfa: 399
Fiyat: 20 tl

Serinin 2. kitabı ve ana karakter bambaşka biri. Yine bir ergen, evet hatta özel yetenekleri de var ama başı bu yeteneklerle dertte. Şöyle ki Joseph güçlerini kontrol etmesini bilmiyor. Ebeveynleri o küçükken ölmüş ve kendisine bakan kişi ona büyücülük konusunda pek yardımcı olmamış. Büyücüler yeteneğini kontrol edemezse ergenliği atlatamadan ölüyormuş bu dünyada. Joseph'in eğitmen bulması lazım ama o iş o kadar kolay değil. Sorunlu bir çocuk olduğu için neredeyse her dönem okul değiştiriyor ve son gönderildiği okul bataklıktan farksız. Müdürü tam bir manyak, yetenekli öğrencileri kendine bağlayan kötü bir büyücü ve kötülüğü kitabın sonlarına kadar tam gaz devam edecek. 

Pekii Jack ve Ellen nerede? Hala Trinity kasabasındalar. Bir şekilde yolları Joseph ile kesişecek elbet. Sonra birlikten kuvvet doğar mantığıyla, kötülüğe karşı gelmeye çalışacaklar. Kısa adıyla Seph, bu zorlu savaşta gerçek anne ve babasını bulmaya çalışacak, büyücülük eğitimi almaya çalışacak vee seri burada bitecek mi, hayır. 

Alırken 2 kitaplık bir seri olduğunu düşünmüştüm. Neye dayanarak böyle düşündüm bilmiyorum. Kitap biraz gizemli bitti, bazı şeyler tam yerine oturmadı ve tehlike bir yerden tekrar baş gösterecek gibi. Yazarın dilimize çevrilmemiş 3 kitabı daha varmış meğerse, kısa bir araştırınca gördüm. 1 yıl içinde çevrilmezse, Joseph kimdi, Jack neden önemliydi, ohoo unuturum ki ben :(

Sıkıcı bir kitap değildi onu da söyleyeyim, ilkine göre daha bir heyecanlıydı hatta. 

*Kapaktaki asa, yukarıda bahsettiğim kötü şahsa ait. Aslında asayı o yapmamış da, kullanıyor işte. İlk kitabın kapağındaki kılıç da tabii ki Jack haklı mirası. 
*En hoşuma giden karakter de Seph'in arkadaşı Madison. Kız büyücü değil ama tüm büyücüleri korkutacak harika bir yeteneği var. Kitapta kilit bir role sahip kendisi :)

2 Ağustos 2020 Pazar

Okudum: Babil Şifresi (Uwe Schomburg)




Adı: Babil Şifresi
Orj. Adı: Der Babylon Code
Yazar: Uwe Schomburg
Sayfa: 560
Fiyat: 20 tl

İsminden dolayı merak edip almıştım. Bu yazarı da daha önce hiç okumamıştım. Bir daha da okumayacağım. 560 sayfa olunca olayı macerası bol olur diye düşünüyor insan. Yok öyle bir şey. Uzun uzadıya tasvirler, bir sürü yan karakter, bir cümlede adı bir cümlede soyadı söylenen karakterler, kimin ne söylediği belli değil. Sürekli rüya gören papa, hem de aynı rüya. Bir yanda hasta bir çocuk, karaciğeri tamamen bitmiş, onun acılı annesi ve teyzesi. Bir yanda kızgın rahipler, sürekli birilerini öldürmek isteyen tuhaf tipler. Kitap tam bir karmaşa. Yazarın boş zamanlarında roman yazdığını söylemişler, belli ki çok kafa yormadan yazıyor. Anlayamadım valla.

Babil var mı peki kitapta? Çok küçücük bir yerde geçiyor. Babil kazılarında birkaç tablet ve kemik buluyorlar. Sonra günümüzde bunlar bir şekilde el değiştiriyor. Ama çok önemliler, öyle ki bilim ve din dünyası bunların peşinde. Biri ölümsüzlük derdinde biri tanrı. Gereksiz yere uzatılmış bir kitap. Keşke okumasaydım. Sonunu merak ettim ne olacak diye, pek bir şey olmadı..