24 Ocak 2023 Salı

Okudum: Boşluğun İçinden (S. K. Vaughn)



Adı: Boşluğun İçinden
Orj. Adı: Across The Void
Yazar: S. K. Vaughn
Sayfa: 495
Fiyat: 26,5 tl

Kitabı nereden aldığımı hatırlamıyorum ama kitapyurdu olmadığına eminim çünkü orada salon yayınlarının hiçbir kitabını bulamıyorum, ilginç. Trendyoldan almış olabilirim.

Marslıyı okumasam da izledim. Beğenmiştim filmini. Uzayda survivor kurgularını sevmeye başladım son zamanlarda. Bu kitap da aslında biraz Marslıya benziyor. Ama şans verilmeli çünkü kurgusu güzel. Sürükleyici. Okurken sıkmıyor. Uzayda malzeme kısıtlı tabii, bu konuya ilgisi olmayanlara hiç önermiyorum. 

May, bir astronot. Aslında bir astronot aynı zamanda hem pilot, hem mühendis, hem yazılımcı, hem üstün zekalı hem de bir sürü şey demek. O ortamda her şeyden anlamak lazım. May ve ekibi her şeyden anlıyor ama May gözlerini bir uzay aracında açtığında neler olduğunu hatırlamıyor. Araçta sadece kendisi var, yoğun bakım ünitesinden çıkmış, yakın geçmişi bulanık, mürettebatı yok ve gemisi düzgün çalışmıyor. Gemideki yapay zeka da bir çeşit hafıza kaybı yaşıyor. May'den farklı değil o da ama ona çok yardımcı olacak. Yapay zekanın rolü kötü değil bu sefer.

May hem gemisini kurtarmaya çalışıyor, hem dünyaya ulaşmaya çalışıyor hem de neler olduğunu hatırlamaya çalışıyor. Böyle olunca aslında temposu yüksek bir kurgu. Ara ara aniden olaylar çıkacak, korkutan gelişmeler olacak ve May gerçekten paçayı kurtarmak zorunda kalacak. Arka kapak yazısından da anlayacağımız üzere May'in dünyaya dönmesini istemeyen kişiler var. Onlar epey zorluk çıkaracaklar. Ama May'in direnişi mükemmel.

Birkaç ipucu vereceğim. Bu kurguda bir karantina söz konusu ama olay zombiye bağlanmıyor, rahatlayabiliriz :) Uzaylı istilası da yok, o konuda biraz içim buruk. Farklı bir türle karşılaşsak belki biraz daha keyif alabilirdim. Neyse. Güzel bir okuma oldu benim için.

14 Ocak 2023 Cumartesi

Okudum: Yeşim Şehri (Fonda Lee)

 



Adı: Yeşim Şehri
Yazar: Fonda Lee
Sayfa: 574
Fiyat: 15 tl

Migros'tan aldım galiba bunu. Adı ve kapağı çok ilgimi çekti. Konusu uzak doğu ile ilgili. Biraz fantastik bir kurgu. Günümüzle biraz sihirli bir dünyanın karışımı diyebilirim. Çok sürükleyici değil ama genel olarak sarıyor. Devamı da varmış, satışta göremedim, belki çevrilmemiştir belki de yazar henüz yazmamıştır bilemiyorum. Ama devamını okumayacağım. Bana bu kadar yeterli.

İnsanların bir kısmı sihirli bir genle doğuyor. Bu sihir yeşim taşıyla aktif oluyor. Belli yaşa gelene kadar eğitiliyorlar ve birbirlerini dövüp yenerek yeşim sahibi oluyorlar. Biraz vurdulu kırdılı filmler gibi :) Herkeste bu sihirli gen olmadığı için planlı evlilikler de yapılıyor evet.

Adını hatırlayamadığım bu dünyada yeşimi yöneten 2 klan var. Biri Zirvesiz, diğeri Dağ. Bu klanlar biraz mafya gibi. Ara sıra birbirlerini hırpalayıp şehirde söz ve yetki sahibi olma derdindeler. Kitapta başrolde Zirvesiz klanının Lideri Lan var. Onun kardeşi Boynuz, boynuzun da alt elemanları Yumruklar var. Yumrukların da alt elemanı Parmaklar. Onlar iyice tıfıllar. Bu terimlere alışana kadar başta epey garip geliyor. Kitap ağır ilerlediği için alışıyoruz. 

Zirvesiz Liderinin kız kardeşi yeşim taşımayı bırakıp kaçmış. Aileden soyutlamış kendini. Ama olaylar onu adaya geri getirecek. Hatta Lider ölünce ona da ciddi görevler verilecek. İstemese de klanı için çalışacak. İlerledikçe öbür klanla aralarında gerginlikler yaşanacak. Kendi içlerinden biri, diğer klan için para konusunda yasal olmayan işlere giriyor ve Lider ölünce de ortalık karışıyor. Çok kavga çıkacak. 

Farklı bir kurgu arıyorsanız sıkılmazsınız. Bence orta halli bir kitaptı. Keşke ejderha olsaymış bu kurguda. Yok. Bu biraz üzdü.

25 Aralık 2022 Pazar

Okudum: Zero (Marc Elsberg)

 



Adı: Zero
Orj Adı: Zero
Yazar: Marc Elsberg
Sayfa: 430
Fiyat: 34 tl

Hepsiburada'dan almıştım. 2014 te yazmış kitabı. O zamanın teknolojisinin ileri düzey bir kurgusu diyebilirim. Zero adında hackerlardan oluşmuş gizli bir örgüt var. Bunlar zarar vermeden Abd başkanına bir drone gönderiyorlar kameralı. Kimse ölmüyor ama ne kadar ileri gidebildiklerini de kanıtlamış oluyorlar.

Diğer yanda bir gazeteci var, orta yaşlı bir bayan. O da teknolojiye pek uyum sağlayamıyor ama Zero ile ilgili makale yazmasını istiyorlar kadından. Aynı zamanda o gazetede yeni bir icat kullanılmaya başlıyor. Bir gözlük. İnternete bağlanabilen, camından web sitelerine girip yazı okuyabilen, kamerasıyla kayıt yapabilen, sesleri de algılayabilen ileri düzey bir cihaz. Gazeteci kadına da veriyorlar bundan. O da tam kullanamadan ergen kızına kaptırıyor gözlüğü. Kızı bir süre inceleyip geri vericem diyor ama kızın bir arkadaş grubu var. Gözlüğü gören gençler onunla başlarına tuhaf bir olay açıyorlar. Hatta bir çocuk ölüyor.

Bir tarafta da cep telefonlarına uygulama üreten bir şirket var. Çok popüler olmuşlar çünkü ürettiği uygulamalar yaşam koçu gibi, kişilerin hayatlarını düzenliyor. Kimisi zayıflıyor, kimisinin ders başarıları yükseliyor.. Bu gibi olumlu şeyler ışığında uygulama çok tutuluyor. Ama zararlı bir tarafı var, kol saatleriyle kişilerin her türlü verilerini alıyor. Kişilerin attığı her adımı gözlüyor ve kişilere müdahale ediyor. Aynı zamanda kişiler verilerini satıp para da kazanabiliyorlar. Özellikle ergenler arasında çok yaygın ve resmen bağımlı gibiler. Gazeteci kadın bu uygulamaları da keşfedecek.

Olay Zero'yu oluşturan kişileri yakalamak ama  bu koşuşturmaca sırasında çok teknik terim kullanılıyor. Ayrıca bazen olaylar çok hızlı akıyor ve takip etmek güçleşiyor. Tabi kişilerin kimin tarafında yer aldığı da zaman zaman şaşırtabiliyor.

Genel olarak beğensem de bilişim dünyasından pek anlamayan kişilerin sıkılacağı bir kitap olmuş. Bir de olay neredeyse sadece o gözlükler üzerinden yürüyor. Tamam değişik bir teknoloji ama çok bağlı kalınmış. İşin ucu yapay zekaya dayanıyor tabii :)

*Bu kitabı okuduğum sıralarda facebook'un fotoğraf çeken gözlüğü haberini görmem beni biraz şaşırttı. Umarım gelişmeler hayatımızı bozmayacak şekilde devam eder.

https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler/facebook-rayban-akilli-gozluk/


24 Kasım 2022 Perşembe

Okudum: Kara Prizma, Körelten Hançer, Sakat Göz (Brent Weeks)

 



Adı: Kara Prizma
Orj. adı: Black Prism
Yazar: Brent Weeks
Sayfa: 726
Fiyat: 12 tl

Kara Prizma'yı yanılmıyorsam çevirmeninin blogunda görmüştüm. Konusu ilgimi çekti ve Hepsiburada'dan aldım. 2-3 sene oldu  ya da daha fazla bilemiyorum. O zamanlar devam kitapları yoktu ortada. Merakım yarım kalmasın diye seriyi tamamlayıp öyle başladım okumaya. 

Sıradışı bir fantastik ortamdayız. Burada büyü, ışıkla yapılıyor. Herkes bu yetenekle doğmuyor. Ama yeteneği olanlar, onlara ışıktar deniyor, 7 renk arasından bazılarını kullanabiliyorlar. Hatta çok yetenekliler birkaç renk kullanabiliyor. Bir prizma ise tüm renkleri..

Işığı emip kendi yeteneğinin rengine göre cisim yaratıyorlar, buna lüksin deniyor. Lüksinin şekli kişinin hayal gücüne kalmış. Savaştaysa lüksini kılıca benzetip insanları doğrayabilir. Denizdeyse lüksinden bir kayık yapabilir. Tabi kitap başlarda böyle tatlı açıklamalarda bulunmuyor. Bizi ortalık yere fırlatıyor, okuya okuya öğreniyoruz.

Kip adında bir ergen var. Henüz yeteneği ortaya çıkmamış. Yaşadığı şehir ele geçirilince o da kendini keşfediyor diyelim. Meğerse babası mühim biriymiş, prizmaymış :) Ona ulaşacak zamanla.

Gavin o dönemin prizması. Adam tanrı gibi, kardeşi de prizmaymış ama zamanında savaşmış onunla, yenmiş onu. Havasından geçilmiyor. Kip'le tanışınca öğreniyoruz geçmişte neler olduğunu. Gavin aslında göründüğü gibi biri değil. Büyük sırları var onun.

Geçmişe dair pek çok yerde açıklamalar yapılıyor. Karakteri ve olayı fazla bir kitap. Fantastik dizi izler gibi okudum, yaklaşık 1 ay sürdü. Sıkıcı değil. Bölümler kısa ve genelde kimin ağzından anlatıldığı çabuk anlaşılıyor. Yer yer gerilimli ve hoş olmayan sahneler olsa da farklı bir kurgu arayanları tatmin edeceğini düşünüyorum.

Çok ayrıntılı ilerlediği için konusu direkt 'şudur' diyemiyorum. Pek çok küçük amaç var ve sırayla ilerliyorlar. Ama genel bir kötü var, Rask Garadul. Bu büyülü dünyanın kötüsü. Prizmayı devirip kendi kurallarıyla yönetmek istiyor bu dünyayı. İlerledikçe öğreniyoruz ki Garadul'dan da kötüler var. Daha neler neler olacak..

*Kitaba adını veren Kara Prizma tam olarak açıklanmadı sanırım. Dikkatli okudum ama bir bağlantı da kuramadım. Benim göremediğim bir anlamı varsa, yazın, öğreneyim.





Adı: Körelten Hançer
Orj. adı: The Blinding Knife
Yazar: Brent Weeks
Sayfa: 804
Fiyat: 50 tl

2. ve 3. kitabı Amazon'dan aldım. Yüksek fiyatlar evet. Körelten Hançer'i 20 günde okumuşum. Yine uzun uzun anlatımlı, uzuuun soluklu, dolu dolu maceralı bir kitap olmuş. Bitmiyor demedim, bitmesin dedim. Ben o dünyada yaşıyorum artık :)

Spoiler istemeyenler bence seri kitap özetlerini okumasınlar ya da kendileri bilir. İlk kitaptaki kötü karakterimiz Rask Garadul, Kip tarafından öldürülür. Ama dünya kurtulmaz çünkü daha kötü biri vardır: Renk Prensi. Zamanında vücudu yanmış adamın, lüksinle organlarını yeniden yapılandırmış. Deli desen değil, garabet hiç değil ama iyi yürekli de değil. Ölmüyor bu kitapta, aksine yükseliyor. Yanına önemli ışıktarları alıyor. Liv Danavis ve Zymun gibi önemlileri. Zymun kitabın sonunda kötü sürpriz gibi bir açıklama yapacak. Şok oldum.

Kip ara sıra Demiryumruk'la, bazen Karris'le bazen de babasıyla pek çok maceraya atılıyor. Her olay ona kendini daha da güzel keşfetmesi için deneyim kazandırıyor. Kara Muhafızlık yolunda pek çok badire atlatıyor ve büyükbabası Andros Guile ile de sayısız defa kapışıyor. Sevmedim o huysuz ihtiyarı. Onun da gerçek yüzü çıkacak ortaya, sonlara doğru. Ölsün bence o.

Kitabın başlarında Kip, Andros Guile ile Dokuz Kral oyunu oynuyor. Oynamak zorunda kalıyor aslında. Kart oyunu ama çok kart var. İskambil ile tarot arası tuhaf bir oyun. Bu oyunu öğrenmek için kütüphanede pek çok kitap okuyan Kip, Dokuz Kral oyun kartları tasarlayan tuhaf bir kadınla tanışıyor. Meğerse kadın baya kahin gibi biriymiş. Son derece enteresan anlatımlar var oralarda. İlgimi çektiği için o kısımları çok sevdim. Gerçek kartların kehanetleri etkileyiciydi. Kadına suikast düzenlenmesi biraz üzücü oldu.

Gelelim Prizmamız Gavin'e. Sakladığı skandal sırrıyla bir gün yüzleşecek Gavin. Ama tabii prizmalık yetenekleri köreliyor. Maviyi kaybetmişti. İlerleyen zamanlarda yeşili de kaybedecek. Deniz yolculuklarında kayıklarını sarıdan yapmaya başlayacak. Neyse ki zekası hala yerinde ve İllet denen belaları savuşturabiliyor bir şekilde. Ama Gavin'in da ölümü yakın.

Gavin, Renk Prensiyle olan savaşında bir şehri kaybediyor ve oranın halkını Müneccim Adası'na taşıyor. Adanın meşhur müneccimi prizmaya geleceği hakkında tuhaf şeyler söylüyor. Şimdi hepsi aklımda kalmadı ama Gavin'in canını sıkmaya yetiyor bunlar. Yeşil illetten mucize eseri kurtulduklarında Gavin'in başına en kötü felaket geliyor. Korsan gemisine düşüyor kürekçi olarak. Acıdım adama. Bir de tüm renklerini kaybetmeseydi :(

Neredeyse hiç bahsetmedim ama kitaba adını veren hançer önemli. Hançer, Kip'e annesinden miras kalmıştı. Annesinin eline nasıl geçtiği bilinmiyor ama Kip bu hançeri zamanında Zymun'a kaptırmıştı. O da Gavin'in ölüdrmek için hançeri kullandı ve şans eseri Gavin ölmedi ama maviden oldu. Hançerin mavi taşı ışıldamaya başladı. Sonra Kip onu kötü bir adam üzerinde kullandı ve o adamın ışığı da hançere geçti. Hançer kime girerse onun ışığını alıyor ve kişi ışıksız kalıyor. Bu yüzden körelten diyoruz, kişi o ışığı göremiyor. Gavin de tüm ışıklarını kaybettiğinde her şeyi gri görür olmuştu. Ama hançerin 7 taşı da ışıldıyordu. Bence bu hançerin daha büyük önemli bir rolü var. Son kitapta çıkar ortaya..



Adı: Sakat Göz
Orj. adı: The Broken Eye
Yazar: Brent Weeks
Sayfa: 848
Fiyat: 65 tl

Allah'ım seri 5 kitapmış, diyorum niye olaylar durulmuyor, bir sonuca bağlanmıyor. 3. den sonrasını çevirmemişler. Önemli bir yerde bitti. Öyle bitti ki, içim buruk. Ölenlere değil de ölemeyenlere acıyorum. Kim bilir kaç sene sonra okurum diğerlerini, tabii çevrilirse.

Seriye adını veren Işıkyaratan'dan bahsedeyim biraz. Şehir efsanesi gibi, eski bir masal gibi. Bir kehanet varmış, Işıkyaratan bir zamanlar yaşamış, ortadan yok olmuş ama geri gelecekmiş. Ailenin yüz karası olacakmış, sıradışı biri olacakmış gibi türlü laflarla anılıyor. Bazıları inanmıyor Işıkyaratan'a. Çünkü onun gücünden korkuyorlar. Ama tüm belirtileri Kip gösteriyor. Kip kendi de inanmıyor Işıkyaratan olabileceğine ama kartları tasarlayan gizemli Janus Borig ölürken büyük bir imada bulundu Kip'in Işıkyaratan olabileceğine dair. Ben inanıyorum. En azından gidişat öyle.

Gavin'in hali çok kötü. Korsan gemisinde tuhaf bir adamla karşılaşacak. Ona değişik kehanetlerde bulunacak ama hiçbiri güzel değil. Bir şekilde kaçıyor korsan gemisinden. Keşke kaçmasaydı. Başka bir zorbanın eline düşüyor. Onlar da Gavin'in gözlerini oyma derdindeler. Bir tane normal insan yok şu dünyada.

Kip, büyükbabasıyla arasını biraz düzeltti gibi ama o ihtiyara güven olmaz. Olmadık yerden vurur insanı. Karris, haleyi kırmanın eşiğine geldi ve lüksin üretmesi yasaklandı. Gavin'in başına tüm bu belalar gelmeden onunla evlenebildi ama hamile kalamadı. Karris için kaderin bambaşka bir planı var. Yükselecek o, çok yükselecek. 

Zymun'u da yeni prizma yapacaklar. Kip kartlarda onu da görmüştü sanırım ya da birisi kehanette bulunmuş da olabilir. Zymun'un prizmalığı uzun sürmeyecekmiş. 3. kitapta bu konu açığa kavuşmuyor.

Ah Dazen, abini hapsettiğin yere düşmeseydin keşke :(

*Sakat Göz için 2 teorim var. İlki, Gavin'in göz akıbeti olabilir. 2.si de gizli örgüt olan Çatlak Göz olabilir. O örgütün başını öğrenince ağzım açık kaldı. Sinsi.

10 Eylül 2022 Cumartesi

Okudum: Prensesin Kemikleri (Alessia Gazzola)

 


Adı: Prensesin Kemikleri
Yazar: Alessia Gazzola
Sayfa: 365
Fiyat: 25 tl

Bu kitabı nerede nasıl keşfettim bilmiyorum. Aslında güzel bir cinayet romanı ama anlatımı sıkıntılı. Bölümler pat diye bitiyor. Ana karakter sitkomda oynar gibi. Sakar, biraz şaşkın, saçma adamlara aşık oluyor, işinde iyi ama karakteri zayıf. Bir de yazarın bundan önceki kitabını okumamıştım, karakterler bağlantılıymış. Bazı yerleri tam anlamadım ama olay her iki kitapta da farklı. Olaya odaklandım artık. Sadece cinayet değil ayrıca arkeoloji ve tarihi mekanlardan da bahsediliyor. İçinde seyahatler de var. Yani sevdirecek yanları var kitabın.

Alice adli tıpta çalışıyor. Bir gün bir iş arkadaşı ortadan kayboluyor. Kızın adı Ambra. Ölüp ölmediği bile bilinmiyor. Dolayısıyla kızın tanıdıkları vs. bir soruşturma başlatılıyor. Bu sıralarda bir spor tesisi inşaatı için yapılan kazıda bir kızın kemiklerine ulaşılıyor. Kız öleli çok olmuş ama kemiklerin yanında prenses tacı var (toka gibi) Ona bir süre prenses diyorlar. Bu kızı araştırırken Ambra ile eski arkadaş oldukları ortaya çıkıyor ve soruşturmalar arasında bağlantılar kuruluyor.

Alice, kemikleri bulunan kızın eski soruşturma dosyalarındaki mektupları ve e-postaları okumaya başlıyor. Meğerse kız, arkeoloji okuyormuş. Asistanlığa yükselişi sırasında bir kazı ekibine katılmış ve İsrail'e gitmiş. Orada biriyle tanışmış, sevgili olmuş ve ayrılmış. Soruşturmaya bu kazı ekibi de dahil ediliyor. Başlarda katilin kim olduğu hiç belli olmuyor. Herkes şüpheli ve herkes aslında doğruları olduğu gibi anlatmıyor. Okur olarak benim kafam çok karışmadı. Anlatımdaki sıkıntıları saymazsak olay örgüsü güzeldi aslında. Ama bu yazı bir daha okur muyum? Çok ucuza bulursam belki :)

27 Ağustos 2022 Cumartesi

Okudum: Kara Güneş (Cenk Kayakuş)

 


Adı: Kara Güneş
Yazar: Cenk Kayakuş
Sayfa: 431

Yazarın birkaç kitabını daha okumuştum önceden. Dilini ve anlatım tarzını beğendiğim için diğer kitaplarına da şans veriyorum denk geldikçe. Kara Güneş'i de yine bir arkadaşın kitap alışverişinde kargoyu tamamlamak için eklemiştim. Neredeyse 2 yıl olacak alalı. O zamanlar 15-20 tl civarıydı diye hatırlıyorum.

Hakan Geda yine baş karakterimiz. Bu sefer olaya kendisi bile isteye, zorla dahil oluyor. Aslında olayla bir alakası yok. Hakan bir fotoğrafçı. İstanbul'da fotoğraf sergisi düzenlediği sırada, arka balkona çıkıyor ve arkadaki binalardan birinde el feneri ışığı görüyor. Olay ilgisini çekiyor. Bir tür hırsızlık olduğunu düşünerek orada gezinenlerin fotoğrafını çekiyor. Yanlışlıkla flaş patlayınca adamlar bunu fark ediyorlar ve peşine düşüyorlar. Aslında Hakan bu kısımdan sonra hiç sesini çıkarmasa başına da bi iş gelmeyecekti ama canı macera istiyor :)

Kitabın Nazilerle ilgili kısmına da değineyim. Nazilerin Alman ırkını yüceltme konusunda bazı çalışmaları olmuş. 2. dünya savaşı sırasında. O çalışmalara ait belgeler gizliymiş, bir örgüt tarafından günümüze kadar saklanmış. Belgelerin bir kısmı İstanbul'daki -Hakan'ın gördüğü- binada gizliymiş. Olay aslında bir hırsızlık değil, eski belgelerin yeni sahiplerince bulunmasıymış. Tabi Hakan bu işi araştırdıkça, altında hiç de masum olmayan şeyler çıkacak ve Hakan dünyayı kurtarmak isteyecek :)

Bir de işin Tibet kısmı var. Çok çok eski zamanlardan kalma bir yeraltı şehri keşfediliyor orada. 2. dünya savaşından hemen önce. Bir grup Alman tarafından yapılıyor bu keşif. Orada Alman ırkının Orta Asya'dan neden göçtüğü sorusunun cevapları aranıyor. Aslında Avrupa'daki sarışın ırkın desek daha doğru olur. Cevaplar bulunsa da gizli kalıyor ve savaş sırasında yok olmasın diye her şey gizleniyor. Nazilerden kalma bir dernek tüm sırları saklıyor ve günümüze zengin bir Alman artık bunları açığa çıkarmak istiyor.

Konu karmaşık gelmesin. Yazarımız güzel bir akışta anlatıyor bunları. Araya tempolu koşuşturmacalar da giriyor. Hakan karakterinin kafası gözü yarılacak pek çok kez ama o hayatından memnun :) Sadece kitaptaki küfürlü kısımlardan biraz rahatsız oldum. Yani hafif bir sansürle daha ılımlı hale getirilebilirmiş. Günlük hayatın baya baya içinden, böyle derinden sövmeselermiş, iyiymiş..

* Kara Güneş de, Nazi felsefesi güden örgütlerden biri. Aynı zamanda uzaydaki kara deliklere de ufak bir gönderme. Kitaptaki bilimsel kısımlara değinmedim. O da okuyacaklara kalsın.

14 Ağustos 2022 Pazar

Okudum: Son İyi Adam (A. J. Kazinski)

 



Adı: Son İyi Adam
Orj. Adı: The Last Good Man
Yazar: A. J. Kazinski
Sayfa: 576
Fiyat: 20 tl

Uzun zaman önce hepsiburada.com dan almışım. Arka yazısı aslında epey ilginç. Ama kafamda nasıl hayal ettiysem, olayları sanki böyle geçmiş yüzyıllarda geçecekmiş gibi düşünmüştüm, daha mistik ortamlarda filan. Değilmiş, günümüzde geçiyor, tam olarak 2009'da. Çok da günümüz sayılmasa da akıllı telefonlar yok ve o yıllarda biz ne kullanıyorduk teknoloji olarak diye sık sık düşündüm. Dünya hızlı değişiyor.

Dünya üzerinde 36 iyi adam varmış, bir inanışa göre. Sanırım Yahudi inanışındaydı. Bu kişiler, seçilmiş kişi olduklarını bilmezlermiş. Ama bulundukları bölgeyi korurlarmış, insanlığa iyilik yaparlarmış. Her nesilde 36 kişi bulunurmuş böyle. İnanışa göre bu iyi adamların - kadın da olabiliyor tabii - hepsi birden ölürse dünya lanetlenirmiş, kıyamet gibi bir şey.

Dünyanın çeşitli yerlerinde gerçekleşen cinayetlerin bazı ortak özellikleri uyuşmaya başlar. Daha doğrusu bu benzerlikleri bir İtalyan polisi fark eder. Üstüne vazife değildir ama o boş zamanlarında bu tuhaf ölümlerin belgelerini toplamaya başlar. Hepsi 1 hafta arayla ölmüştür, hepsinin sırtında o garip yanık izi vardır, hiçbirinin çocuğu yoktur, yaşları 45-50 arasındadır ve hepsi iyilik yapan insanlardır. İtalyan polis bir şekilde görevden uzaklaştırılınca bu ölümleri birilerine bildirir. Sonuçta dosya Daniamarkalı bir polisin önüne düşer. Niels Bentzon. O da kendince sıkıntılar yaşıyordur ama olay ilgisini çeker bir yerinden başlar araştırmaya.

Kitap çok akıcı, çok sürükleyici. Macera filmi izler gibi oldum. Niels bir koşuşturmacanın içinde ölmemiş son 2 kişiyi bulmaya çalışır. O sırada ona engel olanlar ve ona yardım edenler olacak. Hannah adlı astrofizikçi aslında işin matematiğini çözecek ve onun çözme aşamaları çok ilgi çekici. Aslında bütünüyle güzel bir kitaptı ama aklımda bir soru işareti kaldı. Niels'ın karısı Güney Afrika'daydı. Onunla bir daha konuşamadı. Yani o kısım yarım kaldı bence.